Bugün sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, İslam toplumunun hala farkında olmadığı ve onun içindir ki, Allah ile aldatanların tuzağına rahatlıkla düşütüğü bir konu üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Sizce Allah Resulüne, nasıl bir görev verip yetkilendirmiştir? Şöyle demiş olabilir mi, Resulüm ben sana Kur'an'da ana başlıkları indiriyorum, detayına girmeden gönderiyorum. Sen kullarıma ayetlerimi açıklayıp, nasıl hayata geçireceklerini anlatırsın diyor olabilir mi? Yada şöylemi diyor. sana verdiğim görevin tanımını izahını yapıyorum, sakın sana indirdiğimin sınırlarını aşma. Senin görevin sadece tebliğ etmek ve toplumu sana verdiğim ilim ve bilgelikle ikna edip Kur'an'a davet etmektir mi diyor? Bu konuya geçmeden önce, Allah'ın Resulünün Kur’an'ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın Resulüne kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.
Ali İmran 32: ŞUNU DA SÖYLE: “ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN.”EĞER YÜZ ÇEVİRİRLERSE, ALLAH KÜFRE SAPANLARI SEVMEZ.
Ali İmran 132: ALLAH’A VE RESULE İTAAT EDİN Kİ, MERHAMET GÖREBİLESİNİZ.
Nisa 80: RESULE İTAAT EDEN ALLAH'A İTAAT ETMİŞ OLUR. YAN ÇİZEN ÇİZSİN, BİZ SENİ ONLAR ÜZERİNE BEKÇİ GÖNDERMEDİK.
Yukarıdaki ayetlere benzer onlarca ayet vardır ki, Allah Resulüne kesin itaati emreder. Eğer benim doğru bir kulum olmak ve cennetime gitmek istiyorsanız, onun sözlerine uyun diyerek, kullarını Resulüne itaat etmesi konusunda uyarır ona yönlendirir. UNUTMAMAMIZ GEREKEN BU İKAZLAR, RESULÜN KUR’AN'I TEBLİĞ EDERKEN, ONA YARDIM ETMEK, İŞİNİ KOLAYLAŞTIRMAK İLE DOĞRUDAN İLGİLİDİR. Yoksa bugün ona ait olduğu iddia edilen, rivayet sözlerine/hadislerine uyun asla demiyor. Yani bu emir, Resulün yaşadığı dönemle ilgilidir. Bakın bu sözüyle Rabbimiz neyi kast eder?
Nisa 170: EY İNSANLAR! ELBETTE ELÇİ SİZE RABBİNİZDEN GERÇEĞİ GETİRDİ; KENDİ İYİLİĞİNİZE OLARAK (ONA) İMAN EDİN! İNKÂR EDERSENİZ, GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA ŞÜPHESİZ Kİ HEPSİ YALNIZCA ALLAH’A AİTTİR. ALLAH BİLENDİR, DOĞRU HÜKÜM VERENDİR. (Mehmet Okuyan)
Bakın ayet ne güzel açıklıyor ve Ey iman edenler diyor, Resulüm/Elçim size benim gönderdiğim gerçekleri, HAK olanı yani Kur’an'ı getirdi. Demek ki Resulün bizlere vereceği, Allah'ın gönderdiği gerçek HAK olan yol gösterici Kur’an'dan başka bir şey olmadığı, çok açık anlaşılıyor. Rabbimizde çok açık, Resulümün size getirdiğine yani Kur'an'a iman edin diyor. Kur’an da Haşr suresi 7. ayetinde şöyle bir cümle geçer. İki farklı mealden yazmak istiyorum ki, daha iyi anlaşılsın. (RESUL SİZE NE VERDİYSE ONU ALIN, NEYİ DE SİZE YASAK ETTİYSE ONDAN VAZGEÇİN.) (RESUL SİZE [ONDAN] NE KADAR VERİRSE [GÖNÜLDEN] KABUL EDİN VE SİZE VERMEDİĞİ ŞEY[İ İSTEMEK]TEN KAÇININ.) Bu ayette geçen bu cümleyi örnek göstererek, bakın Resul ne verdiyse onu alın, neleri yasakladıysa, haram kıldıysa ondan uzaklaşın diye anlatarak, Resulünde dine hüküm koyabileceği, helal ve haramlar getirebileceği çıkartılmıştır. İşte Allah'ın ayetlerini, Kur'an'ın diğer ayetlerine gözlerini kapatıp, kendi hurafe inançlarımızı aklamak, temize çıkarmak için, ancak ayetler böyle kullanılır, tahrif edilir demekten kendimi alamıyorum. Farklı mealden yazdığım cümle, aslında çok açık ayetin anlatmak istediğini anlatıyor. Lütfen ayetin tamamını ve önceki/sonraki ayetleriyle birlikte okuyup düşününüz. Bu ayette savaşa katılmadığı halde, ganimetlerden pay almak isteyen ve bizlerinde hakları var diyenlere, Allah'ın uyarısıdır. Resulüm size ganimeti dağıtırken kime ne verdiyse onu alsın, vermeyenler benimde hakkım var diyerek istemesin, itiraz etmesin diyor.
Tüm bu ayetlerden sonra, şimdide Kur’an'a tekrar bakalım, acaba Allah nasıl bir görev vermiş Resulüne? DAHA AÇIKÇASI RESULÜN GÖREV TANIMINI NASIL YAPIYOR. Bunu öğrendikten sonra, işimiz çok daha kolay olacak. Çünkü görevi veren Allah, elbette Resulünün yetki ve sorumluluklarını da, O tespit edecektir. Eğer Rabbin vermediği bir yetkiyi bizler Resulüne vermeye kalkıp "ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ" diyerek, Allah'ın vermediği yetkileri bizler verirsek, Allah'a şirk koşmuş oluruz. Ayrıca çok büyük bir günah işlemiş, RABBİMİZE YALAN BİR SÖZ İSNAT ETMİŞ OLURUZ. Bunu yapanların, hesap günü yüzlerine bile bakmayacağım, onların yüzleri kapkara olacaktır diyor Allah. Bakın Yaradan, Resulün görev tanımını nasıl yapıyor.
Ahkaf 9: De ki: 'Ben RESULLERDEN bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. BEN, YALNIZCA BANA VAH YEDİLMEKTE OLANA UYUYORUM VE BEN, APAÇIK BİR UYARICIDAN BAŞKASI DEĞİLİM.
Enam 50: De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. BEN SADECE, BANA GÖNDERİLEN VAHYE UYUYORUM.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”
Ankebut 18: Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki, sizden önce bir takım milletler de yalanlamışlardı. RESULÜN GÖREVİ İSE AÇIK BİR TEBLİĞDEN İBARETTİR.
Ahzap 45–46: Ey Resul! Biz seni hakikaten BİR ŞAHİT, BİR MÜJDELEYİCİ VE BİR UYARICI OLARAK GÖNDERDİK. ALLAH'IN İZNİYLE, BİR DAVETÇİ VE NÛR SAÇAN BİR KANDİL OLARAK (gönderdik).
Neml 92: 'Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa, de ki: 'BEN YALNIZCA UYARICILARDANIM.
Enam 57: De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. HÜKÜM YALNIZCA ALLAH’A AİTTİR. O, HAKKI ANLATIR. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
Rad 40: Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.
Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. RESULE DÜŞEN, SADECE AÇIK-SEÇİK DUYURMAKTIR.
Araf 188: De ki: 'Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. BEN, İMAN EDEN BİR TOPLULUK İÇİN, BİR UYARICI VE BİR MÜJDE VERİCİDEN BAŞKASI DEĞİLİM.
Enam 48: BİZ, RESULLERİ ANCAK MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.
Gaşiye 21: Artık sen, öğüt verip-hatırlat. SEN, YALNIZCA BİR ÖĞÜT VERİCİ-BİR HATIRLATICISIN.
Kehf 56: BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kâfir olanlar ise, hakkı batıla dayanarak ortadan kaldırmak için batıl yolla mücadele verirler. Onlar ayetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır.
Allah çok açık ve net, görev verdiği Resulünün görev tanımını yapmış. Lütfen dikkatle tekrar okuyunuz, bu görevin içinde, Kur’an'ın vermediği hükümleri de Resulü verir, Kur’an dışından helal haram koyma yetkisi de vardır, benim hüküm verdiğim gibi, hüküm koyma yetkisini de ona veriyorum, KUR'AN'I SİZLERE RESULÜM AÇIKLAYACAK türünden tek bir görevi var mı, böyle bir yetkiyi Rabbimiz vermiş mi Resulüne? Elbette hayır. Çünkü Allah hükmü yalnız ben veririm diyor açıkça. HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM, DEMİYOR MUYDU? Adı üstünde Resul/Elçi. Verileni, iletmek istenileni, hiç değiştirmeden direk ileten anlamındadır. Buraya kadar iki konuyu gördük, birincisi Allah kesinlikle Resulüne uyulmasını, ikincisi ise Allah'ın Resulüne verdiği görev ve yetkisinin sınırları neler olduğu konusunda, açıklamalar vardı. Şimdide acaba Allah bu görevi Resulüne verirken, bizzat kendisine nasıl bir tembihte bulunmuş ve görev esnasında nasıl hareket etmesini istemiş, onu anlamaya çalışalım. Çünkü Allah Resulüne bir görev verdiyse, sınırlarını da belirlemiş olmalı, kendisine bizzat bazı tembihler, ikazlar yapmış olmalı şimdide onları araştıralım.
Maide 67: EY RESUL! RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİ TEBLİĞ ET. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.
Zühruf 43: SEN, SANA VAH YEDİLENE SIMSIKI SARIL! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Tur 48: Artık, RABBİNİN HÜKMÜNE SABRET; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.
Hakka 44; EĞER BAZI LAFLARI BİZİM SÖZLERİMİZ DİYE ORTAYA SÜRSEYDİ, 45- Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 -Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
Yukarıdaki ayetlere dikkat ederseniz, Allah Resulüne hitaben yapıyor ve bakın neler söylüyor. "Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği Resullük görevini yerine getirmemiş olursun." Demek ki asıl görevi, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ KUR’AN'I TEBLİĞ ETMEK, TOPLUMA BUNLARI ANLATMAK ONLARI İKNA ETMEK olduğu çok açık. Daha sonrada çok açık bir tembihte bulunuyor. "SEN, SANA VAH YEDİLENE SIMSIKI SARIL." Demek ki Resulün sarılacağı, dayanacağı tebliğ edeceği kitap yalnız ve yalnız Kur’an. ALLAH'IN RESULÜ YALNIZ KUR'AN'A SARILDIYSA, BİZLERİNDE SARILACAĞI YALNIZ KUR'AN'DIR. Şimdide Resulünü bakın Rabbimiz, görevi konusunda nasıl açıkça uyarıyor ve ne söylüyor? "BAZI LAFLARI ALLAH SÖZDÜR DİYE ORTAYA SÜRSEYDİ, ONUN CANINI ALIRDIK."
Sanırım her şey çok açık. Bu kadar açık bir tembih alan Allah'ın Resulü, Allah'ın emretmediği, hüküm vermediği bir konuda hükümler verir mi? Zaten bizlerin sorumlu olduğu hükümlerde Kur’an'da, MUHKEM yani apaçık olduğu bildiriliyor. Demek ki Allah'ın Resulü, yalnız Kur’an'a uymuş ve yalnız Kur’an'ı tebliğ etmiş. Tur 48. ayetinde de Allah'ın hükmü konusunda SABRET diyor. Yani gerektiğinde ben, hükmümü gönderirim bilgisini veriyor. Allah bir ayetinde Resulünden bahsederek, O KENDİ HEVASINDAN KONUŞMAZ DER. PEKİ, NEREDEN ESİNLENEREK KONUŞUR DEMEMİZ GEREKİR, TÜM BU BİLGİLERDEN SONRA? ELBETTE KUR’AN'DAN ALDIĞI BİLGİLER IŞIĞINDA KONUŞUR DİYOR. Nasıl olurda bunu farklı anlarız.
Kur’an'a baktığımızda bazı ayetlerde, Allah'ın Resulünü uyardığının örneklerini görürüz. Peki, niçin bu örnekleri verir ve bu olayları anlatır Rabbimiz bizlere Kur’an'da? İsteseydi Kur’an'a geçirmeden, bizlere bildirmeden bizzat kendisine yapabilirdi bu ikazları. Elbette hiçbirisi boşuna değildir, bizlere çok önemli mesajları vardır bu ayetlerin. Tüm bu ayetlerle Rabbimiz şunu anlatıyor. Ben Resulümü/Elçimi yalnız bırakmadım, benim kontrolümdedir, gerektiğinde onu ben uyarıyorum. O benim yönetimimde/gözetimimde asla yanlış yapmaz, onun için onun sözlerine kesinlikle uyunuz, onun söyledikleri benim sizlere gönderdiğim vahyim Kur’an dır ve benim korumamdadır diyor. ÇÜNKÜ O SİZLERİ YALNIZ VE YALNIZ BENİM GÖNDERDİĞİM KUR’AN İLE UYARACAKTIR, diye bizlere kesin garanti veriyor. Hatırlayınız Allah bir ayetinde, SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM demiyor muydu? Bu sözü veren Yaradan, Kur’an'da olmayan bir hükümden, sorumlu tutar mı bizleri? Bakın bahsettiğimiz ayetlerden örnek verelim.
İsra 73: ONLAR NEREDEYSE, SANA VAH YETTİĞİMİZDEN BAŞKASINI BİZE KARŞI DÜZÜP UYDURMAN İÇİN SENİ FİTNEYE DÜŞÜRECEKLERDİ; O ZAMAN SENİ DOST EDİNECEKLERDİ. 74. EĞER BİZ SENİ SAĞLAMLAŞTIRMASAYDIK ANDOLSUN, ONLARA AZ BİR ŞEY (DE OLSA) EĞİLİM GÖSTERECEKTİN.
Buradan da anlıyoruz ki, Allah işi garantiye almış, Resulünün/Elçisinin yalnız Kur’an ile hükmetmesi için kontrol altında tutuyor. Allah'ın kontrolündeki Resul içinde, kullarına bakın ne diyor? "YEMİN OLSUN, ALLAH RESULÜNDE SİZİN İÇİN, ALLAH'I VE ÂHİRET GÜNÜNÜ ARZU EDENLERLE ALLAH'I ÇOK ANANLARA GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR." (Ahzap 21)
Peki, Allah örnek olarak sunduğu Resulünün, nesini örnek almamızı istiyor olabilir? Elbette yaşamı, davranışları, batıl ve rivayetlerden uzak, gerçeklerin arayışında oluşunu, Kur’an'ı hayatına geçirmesindeki örneklik, adalet anlayışı hepsi Allah'ın Resulünde toplanmış ki, sizler için en güzel örnek benim Resulümdür diyor. Hatırlayınız Hz. MUhammed ÜMMİYDİ yani daha önce hiç bir kitap ehline tabi olmamıştı. Peki neden? Çünkü Allah'ın indirdiği kitaplardan uzaklaşıp, inançlarını atalarının rivayet inançlarına göre yaşıyorlardı, onun için Hz. MUammed onlara tabi olmamış ama gerçeklerin arayışında olduğundan, Allah Onu Resul olarak seçmiştir. Lütfen Resulün bu örnek davranışını unutmayalım.
Buraya kadar Allah'ın açıkça verdiği görev yetki ve sorumlulukları tembihleri, ikazları gördük. Dikkat ederseniz bu görevleri arasında, Kur’an'da hiç bahsedilmeyen konularda, hüküm verme yada ayetleri açıklama konusunda, hiç bir hüküm yok Resulü ile ilgili. Tam tersine, KUR'AN'I AÇIKLAMAK BİZİM GÖREVİMİZ DİYOR BİR ÇOK AYETTE. Hatta tam tersini söylüyor ve Resulüm sizleri yalnız Kur'an ile uyarma görevi almıştır diyor. ALLAH'IN VERDİĞİ, KUR’AN'IN HÜKÜMLERİNDEN YOLA ÇIKARAK, ONLARDAN FAYDALANARAK RESULÜN HÜKÜM KOYMA, YANİ KARAR VERME YETKİSİ VAR. Zaten bakın hüküm verme konusunda çok net hükmünü veriyor ve neler söylüyor bizlere Rabbimiz?
Kehf 26:…. O HİÇBİR KİMSEYİ HÜKMÜNDE ORTAK KABUL ETMEZ.
Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. HÜKÜM ANCAK ALLAH'INDIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR.
Yunus 109: SANA VAHYOLUNANA UY VE ALLAH HÜKMÜNÜ VERİNCEYE KADAR SABRET. O, hüküm verenlerin en iyisidir.
Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, hüküm verme konusu yalnız Allah'a aitmiş. Hiç kimseyi hükmüne ortak etmeyeceğini, hükmü verecek yalnız kendisinin olduğu ve herhangi bir konuda Allah, hüküm verinceye kadar sabırla bekle, yalnız sana vah yettiğimize uy diyor. Şimdi de şöyle düşünelim. Peki, Allah'ın Resulünün görevi yalnız tebliğ etmek miydi? Elbette hayır, eğer öyle olsaydı onca savaşlar yapılmazdı. Demek ki bu iş bu kadar kolay değil. Toplumu Allah'tan gelen yeni bir kitaba alıştırmak, onlara yeni gelen ayetlerin nedenlerini, sebeplerini sabırla ve hoş görüyle anlatmak ve en zoru onları ikna etmek, sanırım o kadar kolay olmasa gerek. İşte Allah'ın Resulüne/Elçisine verdiği HİKMET burada devreye giriyor ve bu görevi de layığı ile yapıyor. ÇÜNKÜ HİKMET, İLİM VE BİLGELİK VERİR İNSANA.
Kur’an'da öyle ayetler var ki, daha önce indirilen kitaplarda hükmü olup ama hükmü Kur’an ile kaldırılıp, yerine yenileri gelmiş ayetler vardı. Bu durumda Ehli kitabı ikna etmek, çok zor olsa gerek. İşte onun içindir ki Allah'ın Resulü, o günkü isyankâr topluma bu gerçekleri anlatması, onları ikna etmesi yönünde, çok zor bir görevi de vardı. Alışkanlıklardan, geleneklerden, özellikle ataların inançlarından vazgeçmek kolay değildir. Allah'ın Resulü o devrin uslanmaz, isyankâr, fuhşun, sapıklığın kol gezdiği bir ortamda, Allah'ın kitabını, dinini tebliğ etmek, anlatmak yaymak büyük bir beceri ister. Allah Kur’an'da, toplumları yöneten ister Resulü olsun, ister toplumu yöneten liderler olsun, bakın topluma nasıl hükmedilmesini istiyor. KİM ALLAH'IN İNDİRDİĞİ (HÜKÜMLER) İLE HÜKMETMEZSE İŞTE ONLAR KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR. (Maide 44) KİM ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE İŞTE ONLAR ZALİMLERDİR. (Maide 45) Ayetlere dikkat ettiyseniz, uyulacak hayatımıza geçirilecek Allah'ın indirdiği Kur'an'dan bahsediliyor.
Buradan da çok net anlaşılıyor ki, Allah'ın Resulü yada onun vefatından sonra ki toplumların yöneticileri, Allah'ın Anayasası olan, yalnız KUR’AN dan hüküm veriyordu ve Allah'ta Kur’an'ın dışına çıkılmaması gerektiği konusunda, çok açık bizleri uyarıyor. Tabi tüm bu uyarılara, bizleri yönetenler ne kadar uyuyor, ya da geçmişte uymuş, yorum sizlerin. Şeriat izlenecek doğru yol demektir. TEK BİR ŞERİAT VARDIR, ODA KUR'AN'IN EMRETTİĞİ ŞERİATTIR. RİVAYETLERİN MEZHEPLERİN KOYDUĞU BEŞERİ ŞERİAT DEĞİL.
Buradan da anlaşılıyor ki, Allah'ın Resulü din ve inanç adına hükümler veriyor, ama Allah'ın anayasa konumundaki KUR’AN'dan yola çıkarak veriyordu. Din harici verdiği hükümler ise devletin başı olarak o devrin, dönemin şartlarında toplumu yönetmek adına verdiği kararlardır. Bunları lütfen din ve iman ile karıştırmayalım. Bu kanunlar ve hükümler, zamana ve mekâna göre değişen konulardır ve din değildir. Yukarıda sizlere birçok örnekler verdim. Hüküm koyucu, yalnız Allah'ın olduğu çok açık anlaşılıyor. Bir an tüm ayetleri unutalım ve aşağıdaki ayeti yalnız hatırlayalım.
"DOĞRUSU KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. " (Zuhruf 44)
Değerli kardeşlerim Allah'ın, Zühruf suresi 44. ayetinde sizleri hesap günü Kur’an'dan sorumlu tutacağım dediği halde, bizleri Kur’an'da apaçık verilmeyen hatta günümüze rivayetlerle gelmiş konulardan da sorumlu tutar mı Allah? Böyle bir düşünceyi, adaletsizliği Rabbimize isnat etmekle, nasıl bir adaleti Allah'a uygun gördüğümüzün farkın damıyız? Hiç sanmıyorum, farkında olsaydık Allah'a yaptığımız saygısızlıktan dolayı, oturup günlerce Allah'a bağışlanmamız için yalvarırdık. Bizlere düşen elde Kur’an, bizlere rivayet edilen ve Allah'ın Resulünün hadisleridir dedikleri her sözü, Kur’an süzgecinden geçirmek, onun onayını almak olmalıdır. Kur’an'ın onayını alan her bilgi bizlerin başının tacıdır.
Allah'ın Resulü söylemediği halde bu Resulün sözüdür demenin, büyük yanılgısının, günahın, iftiranın sonuçlarına katlanmak istemiyorsak, İslam'ı Kur’an merkezinde sınırlarında yaşamalıyız. Çünkü Allah'ın Resulü yalnız Kur’an'a uymuş ve yalnız Kur’an ile topluma hükmetmiştir. Bunu Kur'an'dan öğreniyoruz. Hepimiz bu dünyada imtihanını yaşıyor. Ama imtihanımızında Kur'an'dan olduğunu lütfen unutmayalım. Ben imtihanımgereği, Allah'ın mesajları olan Kur'an'ı düşünerek okuduğumda, bu gerçekleri gördüm. Söylediklerim, yazdıklarım benim imtihanımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen aynı yolu izleyip, Allah'ın ayetlerini anlayarak ve düşünerek Kur'an bütünlüğünde okumak olmalıdır. Hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan batıl ve rivayetlerden uzak, yalnız Kur'an'ın ipine sarılıp aklımızı kullanarak, en az hata yapanlardan olmaktır. Dilerim en az hata yapanların arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK