KUR'AN A DAVET

 

 

 

AMACIMIZ HURAFEDEN, BATILDAN ARINMIŞ BİR İSLAM YAŞAMAKTIR. ONUN İÇİNDE REHBERİMİZ,  ALLAH IN KORUMASI ALTINDA Kİ, YALNIZ KUR'AN DIR.

YAZILARIMIN OLDUĞU DİĞER SİTELERİM.

 

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Takvim

 
Gerekli Linkler

 
ALİ İMRAN SURESİ 19 VE 20. AYETLERE KULAK VERELİM.
Bugün sizlerle, üzerinde düşünüp anlamaya çalışacağımız ayet, Ali İmran 19 ve 20. ayetler olacaktır. Önce yazalım, daha sonra Allah ın izniyle anlamaya çalışalım.
 
Ali İmran 19: Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesi ise sırf KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA, ARALARINDAKİ İHTİRASTANDIR. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir.
 
Ayetin başında söylenen, Allah katında din İslam dır sözünden, gelen tüm dinlerin isminin İslam dini olduğunu anlamalıyız. Eğer yalnız bizim peygamberimize gönderilen dinin İslam olduğunu söylersek, bu ayete ters düşmüş oluruz. Dinin ismi aynı, fakat bazı hükümlerde değişiklik yaptığını Kur'an da Allah bildiriyor. Hristiyanlık ya da Yahudilik dinin ismi değil, Allah ın elçilerine uyan, tabi olan toplumun adıdır.
 
Gelelim kitap verilenlerin, ayrılığa düşmesi konusuna. Bu toplumların, daha önce Allah ın gönderdiği peygamberlere ve kitaplarına inanan toplumlar olduğunu biliyoruz. Fakat ayetten anladığımız gibi, bu kitap ehli kendi arasında, ayrılığa düştükleri bir konudan bahsediliyor ayette. Peki, bu ayrılığa düştükleri konu ne olabilir? Aslında ayetin devamını dikkatle okursak, buda anlaşılıyor, bakın nasıl bir açıklama yapılıyor.
 
"SIRF KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA, ARALARINDAKİ İHTİRASTANDIR."
 
Allah tüm kitap ehline, daha önceleri elçileri ile gönderdikleri kitaplar üzerinde ihtirastan, şahsi menfaat ve çıkarları gözetmek adına, Allah ın kitapları üzerinde çekişmelere girip, ayetlerin anlamlarını saptırmaya çalışıyorlar diyor. 
 
Burada dikkat etmemiz gereken cümle, bana göre çok önemli ve üzerinde çok düşünmeliyiz. ( KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA.) Peki, bu ilim sözünden Rabbimiz neyi kast ediyor olabilir? Tabiî ki gönderdiği kitapları.
 
Şimdi bir an düşünelim. Rabbimiz bizlere gönderdiği, en son ve koruma altındaki ilim, yani Kur’an elimizde apaçık olduğu halde, bizler bu ilim, Kur’an için neler söylüyoruz? Kur’an da her bilgi yoktur, onu herkes anlayamaz, O özet bilgiler içerir. İslam ı tam ve doğru yaşamak istiyorsak, beşerin yazdığı ciltlerce dolusu fıkıh kitaplarına muhtaç olduğumuzu söylemiyor muyuz?
 
İşte peygamberimiz devrindeki kitap ehlide, buna benzer yanlışlar yüzünden, peygamberimizle tartışmaya giriyorlar.  Bir ayetinde sen onlara uysaydın, seni dost edinirlerdi demiyor muydu? Allah Kur’an da, bana ulaşmak isteyen, Kur’an ın ipine sarılsın, orada sizlere her şeyden, nice örnekleri değişik ifadelerle verdim. Yemin olsun size öyle bir kitap gönderdim ki sizlere, öğüdünüz uyarınız yalnız ondadır dedikten sonra, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim sözlerini dahi, görmezden gelmiyor muyuz?
 
Sizlere sormak isterim, acaba bizler bu sözleri söyleyerek, peygamberimizin bu ayetle, o günkü ehlikitaba, geçmişte yanlış hurafelere, batıla inanan toplumu uyarmasından farkı var mı? Çünkü onlarda, daha önce Allah dan gelen kitaplara, hurafeler karıştırıp, dini Allah yolundan uzaklaştırmışlardı. ATALARININ RİVAYET İNANÇLARINI YAŞAYABİLMEK ADINA. Aynı hatayı onlarda yaptıkları için, Kur’an indirildi ve yapılan yanlışları bizlere örnek verip, Allah uyardı. Ama bizler Kur’an ı rehber edinmediğimiz için, aynı yanlışları yapmaya devam ediyoruz.
 
Şunu da düşünelim, Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim dedikten sonra, birileri çıkıp ta, hayır yalnız bu kitaptan olamaz deyip, önümüze çiftlerce dolusu kitaplar sunuyorsa, ayette geçen şu sözden ne farkı var?
 
( Her kim de Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir.) 
 
İnkâr etmenin türlü yolları vardır. Kimisi hiç kabul etmez, kimisi de kabul ettiğini söyler ama görmezden gelir, hayatına geçirmez. Beşerin sanı sözlerine, ihtirasları yüzünden meyleder. Sizce çok mu farklı? Sonuçta ikisinde de Allah ın emirleri yerine getirilmemiştir. İnandık demekle olmaz, önemli olan söylediğini uygulamaya geçirmektir. Şimdide bu ayetin devamındaki ayete bakalım.
 
Ali imran 20: Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "BANA UYANLARLA BİRLİKTE BEN KENDİMİ ALLAH'A TESLİM ETTİM." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "SİZ DE ALLAH'A TESLİM OLDUNUZ MU?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse SANA DÜŞEN, YALNIZCA TEBLİĞ ETMEKTİR. Allah kullarını çok iyi görmektedir.
 
Yukarıdaki ayetten, aslında çok şeyler anlaşılıyor. Demek ki peygamberimizle tartışmaya giren bir topluluk var. Bu tartışmanın konusu ne olabilir diye düşünelim önce. İnananları ayıralım, çünkü onlar tartışmaya girmeyenler. Bir kısmı, hiç kabul etmeyen ve inanmayanlar diyebiliriz. Bir kısmı da inanmaya meyilli, fakat atalarından gelen inançlardan vazgeçmek istemeyenler de çoğunlukta olmalı. Çünkü esas tartışma buradan çıkıyor. Peygamberimize iman edecekler ama atalarının inançlarından vazgeçmek istemiyorlar. Tabi bu konuda onay alamıyorlar. Rabbimizde burada devreye giriyor ve elçisine şunları söylüyor.
 
(Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "BANA UYANLARLA BİRLİKTE BEN KENDİMİ ALLAH'A TESLİM ETTİM.)
 
Demek ki elçisine kendini üzme, bana uyanlarla bende Rabbimin gönderdiğine uydum ve kendimi Allah a teslim ettim de onlara diyor. Bu sözlerden sonraki cümlede çok önemli, bakın ne söylemesini istiyor elçisinin.
 
(Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "SİZ DE ALLAH'A TESLİM OLDUNUZ MU?" de.)
 
Allah, daha önce gönderdiğim kitaplara inanan, fakat dini hurafelerle yolundan saptıran, sapkınlığa düşen ehli kitap olan topluma da tebliğ et ve inanıp inanmadıklarını sor diyor. Peki, orada geçen, ÜMMİLERE DE sor kelimesi ile kimlerden bahsediyor olabilir Rabbimiz?
 
Ne yazık ki günümüzde, Ümmi kelimesine Kur’an ın vermediği bir anlam verilerek, okuma yazma bilmeyen insan, toplum denmiştir. Hâlbuki Kur’an ın geneline baktığımızda, Allah ümmi sözüyle, ehlikitap olmayan, yani o günün kabul gördüğü inançlara inanmayan, tabi olmayan toplum olduğu çıkıyor ortaya. 
 
Ayetin devamına bakalım. Allah tüm bu insanlara tebliğ et ve davet et, onlar sana uyarlarsa doğru yolu bulmuşlar demektir diyor. Peki, ayetin sonunda ne diyor burası çok önemli.
 
(SANA DÜŞEN, YALNIZCA TEBLİĞ ETMEKTİR.)
 
Demek ki zorlama yok. İsteyen ibret alır kabul eder, isteyen almaz. Elçinin görevi zorla davet değil, sadece bir tebliğdir diyor. İslam dini, birilerinin söylediği gibi, zorla kabul ettirilen bir din asla değildir. Savaşlar ise peygamberimize ve inananlara karşı açılan savaşlardır. İnananların kendilerini savunma adına verdikleri mücadeleden başka bir şey değildir. Bu ayettende şunu çok açık anlıyoruz. Din Allah ın dinidir ve onun hükümlerinden, ayetlerinden başka hiç bir söze/hadise inamamız mümkün değildir. Kur'an dan başka sözlere inanan, Kur'an a ve Allah a şirk koşmuş olacağının, bu ayetler apaçık kanıtıdır.
 
Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.
 
Saygılarımla 
Haluk GÜMÜŞTABAK
 


Sayfa Kategorisi: KUR'AN DAN AYETLER.