Bugün sizlerle, üzerinde düşünüp anlamaya çalışacağımız ayet, Ali İmran 19 ve 20. ayetler olacaktır. Önce yazalım, daha sonra Allah'ın izniyle anlamaya çalışalım.
Ali İmran 19: ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH KATINDA DİN İSLAM’DIR. KİTAP VERİLENLER ANCAK KENDİLERİNE BİLGİ GELDİKTEN SONRA ARALARINDAKİ KISKANÇLIK YÜZÜNDEN AYRILIĞA DÜŞMÜŞLERDİ. KİM ALLAH’IN AYETLERİNİ İNKÂR EDERSE (BİLSİN Kİ) ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH HESABI HIZLI OLANDIR. (Mehmet Okuyan)
Ayetin başında söylenen, Allah katında din İslam'dır sözünden, gelen tüm dinlerin isminin İslam dini olduğunu anlamalıyız. Eğer yalnız Hz. Muhammed'e gönderilen dinin adının İslam olduğunu söylersek, bu ayete ters düşmüş oluruz. Dinin ismi aynı, fakat bazı hükümlerde değişiklik yaptığını Kur'an'da Allah bildiriyor. Hristiyanlık ya da Yahudilik dinin ismi değil, Allah'ın elçilerine uyan, tabi olan toplumun adıdır. Gelelim kitap verilenlerin, ayrılığa düşmesi konusuna. Bu toplumların, daha önce Allah'ın gönderdiği Elçilerine ve kitaplarına inanan toplumlar olduğunu biliyoruz. Fakat ayetten anladığımız gibi, bu kitap ehli kendi arasında, ayrılığa düştükleri bir konudan bahsediliyor ayette. Peki, bu ayrılığa düştükleri konu ne olabilir? Aslında ayetin devamını dikkatle okursak, buda anlaşılıyor, bakın nasıl bir açıklama yapılıyor.
"SIRF KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA, ARALARINDAKİ İHTİRASTANDIR."
Allah tüm kitap ehline, daha önceleri elçileri ile gönderdikleri kitaplar üzerinde ihtirastan, şahsi menfaat ve çıkarları gözetmek adına, Allah'ın kitapları üzerinde çekişmelere girip, ayetlerin anlamlarını saptırmaya çalışıyorlar diyor. Burada dikkat etmemiz gereken cümle, bana göre çok önemli ve üzerinde çok düşünmeliyiz. "KENDİLERİNE İLİM GELDİKTEN SONRA." Peki, bu ilim sözünden Rabbimiz neyi kast ediyor olabilir? Tabiî ki gönderdiği kitapları. Ali imran suresi 18. ayetinde Rabbimiz çok önemli bir konuya değiniyor ve ALLAH'TAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINI BUNA MELEKLERİN VE DAHA ÖNCE GELEN KİTAPLARA GÖNÜLDEN İMAN ETMİŞ BİLGE KİŞİLERİNDE, BUNA ŞAHİT OLDUĞU BİLGİSİNİ VERİR.
Demek ki Allah gönderdiği tüm rehber kitaplarında, daha sonra gelecek Elçiler hakkında da onlara bilgi verip uyarmış ki gelen Elçileri kabul etsinler diye. Ama insanlar öyle batıla yönelmişler ki, gerçekleri görmek istemeyip ihtiraslarına/tutkularına yenik düştükleri uyarısını yapıyor. Bizlerde batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, günümüzde tutkularımıza yenik düşerek, Allah'ın gönderdiği Kur'an'a ters düşen inançlarda bulunuyor muyuz? Şimdi bir an düşünelim. Rabbimiz bizlere gönderdiği en son ve koruma altındaki ilim, yani Kur’an elimizde apaçık olduğu halde, bizler bu ilim, Kur’an için neler söylüyoruz? Kur’an'da her bilgi detaylı yoktur, onu herkes anlayamaz, O özet bilgiler içerir. İslam'ı tam ve doğru yaşamak istiyorsak, mezheplerin ciltlerce dolusu fıkıh kitaplarına, Resulün rivayet hadislerine muhtaç olduğumuzu söylemiyor muyuz? İŞTE BU DAVRANIŞIMIZ ALLAH'IN APAÇIK VAHYİ ELİMİZDE OLDUĞU HALDE, BATIL İNANÇLARIMIZI YAŞAYABİLMEK İÇİN, KENDİ İHTİRASLARIMIZIN KURBANI OLUYOR, ALLAH'IN AYETLERİNE GÖZLERİMİZİ KAPATARAK, TAM TERSİNİ DİNİN EMRİ DİYE YAŞAYABİLİYORUZ.
Kitap Ehlide buna benzer batıl inançları konusunda, Allah'ın Resulü ile tartışmaya giriyorlar, hatta Kitap Ehlinin bir kısmı, sana inanırız ama bizim atalarımızın inançları da var onlara da inanırız diyorlardı. Allah bir ayetinde Resulüne, sen onlara uysaydın seni dost edinirlerdi demiyor muydu? Allah Kur’an'da bana ulaşmak isteyen, Kur’an'ın ipine sarılsın, orada sizlere her şeyden, nice örnekleri değişik ifadelerle verdim. Yemin olsun size öyle bir kitap gönderdim ki sizlere, öğüdünüz uyarınız yalnız ondadır dedikten sonra, sizleri Kur’an'dan hesaba çekeceğim sözlerini dahi, görmezden gelmiyor muyuz?
Sizlere sormak isterim acaba bizlerin bu inancıyla, Allah'ın Resulünün Kitap ehline yaptığı uyarıdan bir farkı var mı? Çünkü onlarda, daha önce Allah'tan gelen kitaplara, hurafeler karıştırıp, dini Allah yolundan uzaklaştırmışlardı. ATALARININ RİVAYET İNANÇLARINI YAŞAYABİLMEK ADINA. Aynı hatayı onlarda yaptıkları için, Kur’an indirildi ve yapılan yanlışları bizlere örnek verip, Allah uyardı. Ama bizler Kur’an'ı rehber edinmediğimiz için, aynı yanlışları yapmaya devam ediyoruz. Şunu da düşünelim, Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim dedikten sonra, birileri çıkıp ta, hayır yalnız bu kitaptan olamaz deyip, önümüze çiftlerce dolusu kitaplar sunuyorsa, ayette geçen şu sözden ne farkı var? "HER KİM DE ALLAH'IN AYETLERİNİ İNKÂR EDERSE, ŞÜPHE YOK Kİ ALLAH, HESABI ÇABUK GÖRENDİR." Siz bu inkar sözünden ne anladınız? Hitap edilen Kitap Ehli ama onlar öyle bir şeye inanmak istemiyorlar ki, Allah onlara İNKARCI diyor.
İnkâr etmenin türlü yolları vardır. Kimisi hiç kabul etmez, kimisi de kabul ettiğini söyler ama görmezden gelir, hayatına geçirmez. Ayette bahsedilen inkarcılar, gerçekleri bildikleri halde, atalarının inancından vazgeçmemek için kabullenmek istemeyenler. Kendilerinin yarattıkları sanı sözlere/rivayetlere, ihtirasları yüzünden meyledip vazgeçmeyenler bunlar. İman, İnandık demekle gerçekleşmez, önemli olan söylediğini uygulamaya geçirmektir. Şimdide bu ayetin devamındaki ayete bakalım.
Ali imran 20: SENİNLE TARTIŞIRLARSA DE Kİ: “BEN KENDİMİ BANA UYANLARLA BİRLİKTE ALLAH’A TESLİM ETTİM.” KİTAP EHLİNE VE [ÜMMİ]LERE DE Kİ: “SİZ DE ALLAH’A TESLİM OLDUNUZ MU?” TESLİM OLURLARSA DOĞRU YOLU BULMUŞ OLURLAR. YÜZ ÇEVİRİRLERSE SANA DÜŞEN, SADECE (MESAJI) ULAŞTIRMAKTIR. ALLAH KULLARI GÖRENDİR. (Mehmet Okuyan)
Yukarıdaki ayetten, aslında çok şeyler anlaşılıyor. Demek ki Allah'ın Resulü ile tartışmaya giren bir topluluk var. Bu tartışmanın konusu ne olabilir diye düşünelim önce. İnananları ayıralım, çünkü onlar tartışmaya girmeyenler. Bir kısmı, hiç kabul etmeyen ve inanmayanlar diyebiliriz. Bir kısmı da inanmaya meyilli, fakat atalarından gelen inançlardan vazgeçmek istemeyenler de çoğunlukta olmalı. Çünkü esas tartışma buradan çıkıyor. Resule iman edecekler ama atalarının inançlarından vazgeçmek istemiyorlar. Rabbimizde burada devreye giriyor ve Resulüne şunları söylüyor. "SENİNLE TARTIŞIRLARSA DE Kİ: “BEN KENDİMİ BANA UYANLARLA BİRLİKTE ALLAH’A TESLİM ETTİM.” Demek ki Allah Resulüne kendini üzme, bana uyanlarla bende Rabbimin gönderdiğine uydum ve kendimi Allah'a teslim ettim de onlara diyor. Bakın Hz. Muhammed kendisini Allah'a yani onun kitabına teslim ediyor, yoksa oda bazı konuları detay sız görüp, kendisi hükümler koymuyor. Bu sözlerden sonraki cümlede çok önemli, bakın ne söylemesini istiyor elçisinin. "KİTAP EHLİNE VE ÜMMİLERE DE Kİ: “SİZ DE ALLAH’A TESLİM OLDUNUZ MU?" Sanırım her şey çok açık. Hz. Muhammet Resul lük görevini yaparken, HEM ALLAH'A HEMDE BANA TESLİM OLUN DEMİYOR. YALNIZ ALLAH'A, YANİ ONUN KİTABINA TESLİM OLUN, KENDİNİZİ TESLİM EDİN DİYOR.
Allah, daha önce gönderdiğim kitaplara inanan, fakat dini hurafelerle yolundan saptıran, sapkınlığa düşen ehli kitap olan topluma da tebliğ et ve inanıp inanmadıklarını sor diyor. Peki, orada geçen, ÜMMİLERE DE sor kelimesi ile kimlerden bahsediyor olabilir Rabbimiz? Ne yazık ki günümüzde, Ümmi kelimesine Kur’an'ın vermediği bir anlam verilerek, okuma yazma bilmeyen insan, toplum denmiştir. Hâlbuki Kur’an'ın geneline baktığımızda, Allah ümmi sözüyle, ehlikitap olmayan, yani o günün kabul gördüğü inançlara inanmayan, tabi olmayan toplum olduğu anlaşılıyor. Ayetin devamına bakalım. Allah tüm bu insanlara tebliğ et ve davet et, ALLAH'A TESLİ OLURLARSA doğru yolu bulmuşlar demektir diyor. Ne yazık ki bizler Allah'ın kitabını anlaşılmayan detay sız ilan ettiğimiz için, ALLAH'A DEĞİL EDİNDİĞİMİZ VELİ KİŞİLERE TESLİM OLUYORUZ. RABBİMİZ SAKIN VELİLER EDİNİP ARDI SIRA GİTMEYİN, GÜVENİLECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM DEDİĞİ HALDE, BU HATAYI YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ. Peki, ayetin sonunda ne diyor burası çok önemli. "SANA DÜŞEN, SADECE MESAJI ULAŞTIRMAKTIR, TEBLİĞ ETMEKTİR."
Demek ki zorlama yok. İsteyen ibret alır kabul eder, isteyen almaz. Elçinin görevi zorla davet değil, sadece bir tebliğdir diyor. İslam dini, birilerinin söylediği gibi, zorla kabul ettirilen bir din asla değildir. Savaşlar ise Elçisine ve inananlara karşı açılan savaşlardır. İnananların kendilerini savunma adına verdikleri mücadeleden başka bir şey değildir. Bu ayetten de şunu çok açık anlıyoruz. Din Allah'ın dinidir ve onun hükümlerinden, ayetlerinden başka hiç bir söze/hadise inanmamız mümkün değildir. Kur'an'dan başka sözlere inanan, Kur'an'a ve Allah'a şirk koşmuş olacağının, bu ayetler apaçık kanıtıdır. TESLİMİYET YALNIZ ALLAH'A DIR.
Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, Allah'ın halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK