Kur’an canlı, cansız ve hayvanların Allah'ı zikir ve tesbih ettiğini söyler. Tabi akıllı, şuurlu yaratılan biz insanlarında Allah'ı tesbih etmesi zikretmesi uyarısını yapar. Hayvanların, bitkilerin ve yaratılmış güneş, ay gibi cansız varlıkların Allah'ı tesbih etmesinin anlamı yaratılış gayelerinin, görevlerini gerektiği ölçüde hiç şaşmadan, yerine getirmeleri anlamındadır. Akıllı ve şuurlu yaratılmış varlık olarak, biz insanların Allah'ı tesbih etmesi de, aslında diğer canlıların tesbihinden çok farklı değildir ama insan bunu özgür iradesi ile yapar.
Allah bizleri imtihan etmek için yarattığını söyler. Allah'ın yüceliğinin ve şefkatinin bir göstergesi olarak da, bizlere kolaylık sağlamak ve yardım etmek adına, yaratırken bizlerin fıtratına yerleştirdiği, yaratıcıyı fark etme genlerini harekete geçirmek için düşünüp, aklımızı kullanarak onun çizdiği yoldan gitmemizi ister bizlerden. HATTA AKLINI KULLANMAYANI PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DİYE DE UYARIR. Demek ki aklımızı kullanmadığımızda, Allah'ın bizim fıtratımıza koyduğu, ALLAH'A ARAMA BULMA ÖZELLİĞİMİZİ DEVREYE SOKAMAYIZ. İşte biz yaratılmış şuurlu insanların Allah'ı tesbih etmesi, onu yücelterek onun istediği yoldan gitmesi de, bizlerin Rabbimizi tesbih etmemizdir. Allah imtihan edeceği kullarına, adeta yardım edercesine, yaratırken fıtratına, yani doğuştan yaratıcıyı fark etme özelliğini vermiştir ama imtihanımız gereği hareketlerimizde serbest bırakmıştır. Konumuzla ilgili ayeti iki farklı mealden yazmak istiyorum. Konuyu daha iyi anlayabilmek için.
Rum 30: HAKKA YÖNELEN BİR KİMSE OLARAK YÜZÜNÜ DİNE ÇEVİR. ALLAH’IN İNSANLARI ÜZERİNDE YARATTIĞI FITRATA SIMSIKI TUTUN. ALLAH’IN YARATMASINDA HİÇBİR DEĞİŞTİRME YOKTUR. İŞTE BU DOSDOĞRU DİNDİR. FAKAT İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZLER. (Diyanet meali)
Rum 30: BÖYLECE SEN, BÂTIL OLAN HER ŞEYDEN ARINMIŞ OLARAK, YÜZÜNÜ KARARLI BİR ŞEKİLDE ALLAH'IN, İNSANLARI ÜZERİNDE YARATTIĞI DOĞA/FITRAT KANUNUNA/ DİNE ÇEVİR! ALLAH'IN, İNSANIN DOĞASINA YERLEŞTİRDİĞİ FITRATA UYGUN DAVRAN Kİ, ALLAH'IN YARATMASINDA BİR DEĞİŞİME MEYDAN VERİLMESİN. BU, GERÇEK DİNİN AMACIDIR; FAKAT İNSANLARIN ÇOĞU BİLMEZ. (Bayraktar Bayraklı meali)
Demek ki Allah bizleri yaratırken, işimizi kolaylaştırıyor. Yaradılış özelliklerinin dışına çıkarak, yoldan sapma diyor. Allah indirdiği arı duru dinin, yalnız Kur'an'da olduğunu, bunun dışına çıkarsanız, fıtratınıza yani yaratılışınıza ters bir inancın, peşi sıra gitmiş olacağımız uyarısını yapıyor. İşimizi daha da kolaylaştırarak bilgileri detaylandırıyor, yol gösterici kitaplar gönderiyor. Binlerce yıl öncesi insanları araştırdığınızda, hepsinin bir şeylere inanma ihtiyaçlarının olduğunu görürüz, hepsi de fıtratı gereği Allah'ı aramaya tanımaya çalışıyorlar. Bu konu ile bağlantılı ve günümüzde farklı anlamlar verilen, iki çok önemli ayet üzerinde, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayetleri yazalım.
Araf 172: HANİ KIYAMET GÜNÜNDE, “BİZ BUNDAN HABERSİZDİK” DEMEYESİNİZ DİYE, RABBİN, ÂDEMOĞULLARI'NDAN, ONLARIN BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ÇIKARDI, ONLARI KENDİLERİNE ŞÂHİT TUTTU VE DEDİ Kİ: “BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?” ONLAR DA, “EVET, BUNA ŞÂHİT OLDUK” DEDİLER. 173: YA DA “DAHA ÖNCE ATALARIMIZ ŞİRKE BATMIŞTI. BİZ DE ONLARIN ARDINDAN GELEN BİR SOYUZ. GERÇEĞİ ÇİĞNEYENLER YÜZÜNDEN BİZİ HELÂK Mİ EDECEKSİN?” DEMEYESİNİZ.. (Bayraktar Bayraklı meali)
Bu ayetler örnek gösterilerek, bizlerin ruhlar yaratılmadan önce, Allah'a verilen bir söz olduğundan bahsedilir. Hatta ne zamandan beridir Müslümansın dendiğinde, ruhlar yaratıldığından beri diye cevap veririler. Bu konuyu Allah'ın açıkladığı bilgiler ışığında anlamaya çalışalım. Kur'an'a bu konuyla ilgili ayetlere baktığımızda Allah bizleri yaratırken, tek bir Allah bilincini genlerimize, daha doğmadan yerleştirdiğini görüyoruz. Yani Allah'ın ruhlarımıza yerleştirdiği çipe, kendisini tanıma programını koymuş ama bir şartla, bizler akıl bali olduğumuzda yada belirli yaşa geldiğimizde, O çipi harekete geçirip Rabbimizi tanımak ve iman etmek adına gösterdiğimiz çabanın sonunda, BİZLER ALLAH'A BU SÖZÜ VERİYORUZ. Çünkü Allah bizleri bizzat uyarıp ikaz etmeden, Allah'ın vahyi ile buluşmadan, hiç bir zaman sorumlu tutmayacağının hükmünü Kur'an'da vermiştir. Demek ki bu bilgileri Allah, bizlerin fıtratına yerleştirmiş. Fıtratına konan bu bilgileri harekete geçirmek istemeyen, elbette inkarcı ve kafir olduğundan böyle bir söz vermemiş oluyor. Bizlerin fıtratına yerleştirilmiş bu bilgiyi, eğer bizler akıl ve düşüncelerimizle koruma altına almazsak, dışarıdan gelecek bir yanlış bilgi, günümüz tabiriyle VİRÜS, fıtratımızdaki bu bilgiyi siler ve onun yerine geçer. ONUN İÇİN ALLAH AKLIMIZI KULLANMA KONUSUNDA BİR ÇOK AYETİNDE UYARIR. Tıpkı tebliğler ulaştığı halde, iman etmeyen, fıtratına inatla, iman etmemekte ısrar edenlerin yaptıkları gibi. Bu konuya açıklık getiren iki ayeti hatırlatmak isterim.
“BİLİN Kİ İÇİNİZDE ALLAH’IN ELÇİSİ VARDIR. O, BİRÇOK İŞTE SİZE UYSAYDI SIKINTIYA DÜŞERDİNİZ. FAKAT ALLAH SİZE İMANI SEVDİRMİŞ VE ONU KALPLERİNİZE SÜSLEMİŞ; İNKÂRI, YOLDAN ÇIKMAYI VE İSYANI DA SİZE ÇİRKİN GÖSTERMİŞTİR. ASIL DOĞRU YOLDAKİLER İŞTE BUNLARDIR.” (Hucurat 7)
“NEFSE VE ONU DÜZGÜN BİR BİÇİMDE ŞEKİLLENDİRİP ONA KÖTÜLÜK DUYGUSUNU VE TAKVASINI (KÖTÜLÜKTEN SAKINMA YETENEĞİNİ) İLHAM EDENE ANDOLSUN Kİ, NEFSİNİ ARINDIRAN KURTULUŞA ERMİŞTİR.” (Şems 7,8,9 )
Yukarıdaki iki ayet, konumuzun daha açık anlaşılmasını sağlıyor. Kur’an'da ruhlar yaratılmadan, Allah'ın kullarından söz aldığı bahsedilmez. Bu iki ayette geçen, BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİLMİYİM sözünün, ruhlar âleminde, Allah'ın bizlerden söz aldığı ve bizlerinde, EVET BUNA ŞAHİT OLDUK dedikleri anlatılır. Tabi bunları anlatanlara bazı kişilerin, bizlerin bunlardan haberimiz yok, sorumluda olamayız şeklinde cevap vermeleri de kaçınılmazdır. Gelin bu konu üzerinde düşünmeye devam edelim. Araf 172. ayetin ilk cümlelerinde, kıyamet gününde hesap sorgusu yapılırken, olabilecek olaylara örnekler veriliyor. Önce şunu özellikle tekrar etmek istiyorum, Allah bu dünyada, tebliğinin ulaşmadığı hiçbir şeyden kuluna hesap sormaz, daha doğrusu sormayacağını söylüyor. Allah biz uyarıcı göndermediğimiz, tebliğimiz ulaşmayan kullarımıza azap edici değiliz der. Çünkü bu düşünce imtihan olmanın özüne ters düşer. Ayetin devamında bu söylediklerimi Allah doğrularcasına, biz bu gerçeklerden habersizdik demeyesiniz diye, bakın neler yaptık diyor.
Allah yarattığı kullarının, belirli yaşa geldiğinde, yani gerçekleri fark etmeye başladığında ki, biz buna buluğ çağı diyoruz, bakın onların BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ÇIKARDI VE ONLARI KENDİLERİNE ŞAHİT TUTTU DİYOR ayette. Önce bu kısmı doğru anlamaya çalışalım ki, devamında söylenenlerin nerede söylendiği de doğru anlaşılsın. Bellerinden zürriyetlerini çıkarmak ne demek, önce onu düşünelim. Bildiğiniz gibi zürriyet belirli yaşa gelmiş kız ya da erkeklerin üreyebilme(döl), çocuk sahibi olabilme özelliklerinin ortaya çıkmasıdır. İşte bu yaşa gelen bir insan, yaşamın ve fıtratın gerçeklerini fark edebilecek duruma gelmiş, zürriyetini ortaya çıkarmıştır. Hani hep söyleriz, (buluğ çağı) bu yaşa geldiğinde artık, Allah'a kulluk görevimize de başlamalıyız deriz.
Allah bu yaşa gelmiş fark edebilme, düşünme duygularının ortaya çıkmasıyla, insanların genlerine de yerleştirdiği Allah'ı fark edebilme bilinciyle araştırmaları neticesinde gördüğü gerçeklerin sonunda, İMAN ETTİM ALLAH'IM diyen bir Müslüman'ı ALLAH KENDİSİNİ, BİZZAT KENDİSİNE ŞAHİT YAPARAK, bu dünyada bizlerden bir söz almıştı. Allah BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİLMİYİM dediğinde ne demiştik, iman ettiğimizi söyleyen bizler? EVET, BUNA ŞAHİT OLDUK, SEN BİZİM RABBİMİZSİN, demedik mi? Demek ki önce Allah yaratırken, genlerimize yerleştirdiği Allah'ı fark etme, hatırlama bilgileri ışığında imanımızı bizler, Allah'ın kitabı Kur’an doğrultusunda tasdik ederek, Rabbimizin yüceliğini ve tek ilah olduğunu, hesap gününün geleceğini bizler, bu dünyada özgür irademizle, aklımızla bizzat imtihanımız gereği araştırarak kabul ettik. YOKSA FARKINDA OLMADIĞIMIZ BİR SÖZDEN, ALLAH BİZLERE ASLA HESAP SORMAZ, BUNU UNUTMAYALIM.
Devamında ki ayette, yine mahşer günü hiç kimse bahane bulmasın diye, bir başka uyarıda da buluyor Allah ve bakın ne diyor. Atalarımız şirke batmıştı, bizlerde onların takipçileriydik, onların yüzünden bizleri de mi cezalandıracaksınız demeyesiniz diye, sizlere zürriyetinizi verdikten, ortaya çıkardıktan sonra, tüm gerçekleri görebilmeniz için, her türlü imkânı sağladım, Resul ve kitaplarımla uyarıları yaptım ve sizlerden söz aldım ki, hesabın görüleceği o çetin günde, HİÇBİR BAHANENİZ OLMASIN diyor Allah ayetinde.
Aslında Allah'ın ayetlerini batıl ve hurafelerle anlamaya çalışmadığımızda, şükürler olsun tüm gerçekler ortaya çıkıyor. Bizlerin yaptığı büyük yanlış, Allah'ın ayetlerini bizzat Kur’an'ın açıklamalarından öğrenmek yerine rivayet ve sanı bilgiler ışığında anlamaya çalışmamız, bizleri yanılgıya sürüklüyor. Değerli din kardeşlerim, konuyu özetlemek gerekirse Allah yarattığı kullarını imtihan ederken, bizlere öyle kolaylıklar sağlamış ki, doğruyu bulmak aslında çok kolay. Yeter ki fıtrata ters bir davranış içinde olmayalım, ALLAH'IN VERDİĞİ AKLI GÖNDERDİĞİ VE SORUMLU TUTTUĞU REHBERİNDEN FAYDALANALIM. Ama bizler batıl ve rivayetleri imanımızın içine karıştırdığımız için, fıtratımıza ters bir inanç yarattık. Sonucunuda görüyoruz. Allah bizleri yaratırken, iman etme kolaylığını da bizlere vermiş ve bizlerden istediği, kendisine bağlılığımızı sunmak ve kulluk görevimizi yapmaktır. Elbette bizler fıtratımıza yerleştirilen bu gerçeğe dönmekle, Allah'a karşı sorumluluklarımızı da yerine getirmiş, sözümüzü de tutmuş oluruz.
KUR’AN BİZLERİN, ASIL İMTİHAN VE SORUMLULUKLARIMIZIN BAŞLADIĞI NOKTANIN, FITRATIMIZ GEREĞİ VERİLENLERLE BAŞLAMADIĞINI, ASIL SORUMLULUKLARIN, BU DÜNYADA ERGENLİĞE, AKLI KULLANMA YAŞINA GELDİĞİMİZDE BAŞLADIĞINI ANLATIYOR VE DİYOR Kİ, SİZLER ERGENLİK YAŞINIZA GELDİĞİNİZDE, VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN VE SÖZÜNÜZÜN GEREĞİNİ YERİNE GETİRİN. Bir başka deyişle imtihanın başlangıcı bu dünyada, verdiğimizin sözü ne derece hayata geçirip geçirmediğimiz, kayda alınıyor.
Bizler iman ettik diyerek, Allah'a söz veriyoruz ama yalnız Allah'ı tek Rab, yani İlah edinmekle iş bitmiyor. SÖZÜMÜZDE DURUYOR MUYUZ, BURASI ÖNEMLİ. Verdiğimiz söz bununla sınırlı değil. Allah'a verdiğimiz söz, gönderdiği Kur’an'ın tamamına iman ederek, asla batıla sapmadan, hakka batıl karıştırmadan, yalnız Allah'ı veli edinip başka veliler edinmeden, Kur’an'ın sınırlarını aşmadan, İslam'ı Kur’an'ın ipine sarılarak, ALLAH'IN DİNİNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEDEN arı-duru yaşamakta, Allah'a verdiğimiz sözler arasındadır. PEKİ, BU SÖZLERİMİZDE NE KADAR DURUYORUZ? Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Sonucunu huzuru mahşerde, hep birlikte göreceğiz.
Dilerim mahşer günü, hesabın görüleceği O çetin gün, verdiğimiz sözleri tutabilen, Allah'ın azınlık HALİS kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/