KUR'AN A DAVET

 

 

 

AMACIMIZ HURAFEDEN, BATILDAN ARINMIŞ BİR İSLAM YAŞAMAKTIR. ONUN İÇİNDE REHBERİMİZ,  ALLAH IN KORUMASI ALTINDA Kİ, YALNIZ KUR'AN DIR.

YAZILARIMIN OLDUĞU DİĞER SİTELERİM.

 

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Takvim

 
Gerekli Linkler

 
SAY. MEHMET OKUYANIN, ANA DİLDE İBADET KONUSUNDAKİ DÜŞÜNCELERİ.
Sayın Mehmet Okuyan, ana dilde namaz kılabilir miyiz sorusuna, bir cevap vermiş. Sayın Okuyanı çok takdir eder ve saygı duyarım. Çünkü İslam a sokulan batıl inançların, birçoğunu gündeme getirip, Kur’an ile toplumu uyarmış ve gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
 
Gelelim Ana dilde ibadet yapabilir miyiz konusundaki düşüncesine. Bu konudaki düşüncelerini aktarmadan önce, şunu söylemek isterim. Bir konunun, din adına meşru yada yasak olup olmayacağına, hükmeden yalnız Allah dır. Eğer Allah ın bu konuda açık hükmü yoksa bu konu hakkında söylediklerimiz, Allah ın emri değil, ancak kendi düşüncelerimiz olmaktan öte gidemez. Sayın Mehmet Okuyan, farklı bir konuşmasında, şu cümlelerle başlıyordu.” “Namaz kılarken bile, namazda okuduklarını anlamayan bir ibadet anlayışımız oluştu.” Bakalım bahse konu konuşmasında, aynı konuyla ilgili neler söylüyor.
 
“Bana Fatihanın tercümesini yap bakalım, yapamıyor. Nasıl tercüme ediyor. Hamd âlemlerin Rabbi Allah a mahsustur. O Rahmandır Rahimdir. Din gününün sahibidir. Ne oldu şimdi tercüme mi oldu. Hamd Arapça, âlem Arapça, Rab Arapça, Allah Arapça, Rahman Arapça, Rahim Arapça, din Arapça, bir gün Türkçe. Tercüme mi oldu şimdi. Bunu böyle zorlamak yerine, BU ARAPÇA METİN, ÖNEMLİ BİR KOD TUR. Allah bu hakikatleri bize emrettiği bu buyrukları, BU LAFIZLARLA BİZE ÖĞRETTİ.  Biz bu lafızları öteleyerek, erteleyerek önemsemeyerek, maksuda erişemeyiz. Bunu soran kardeşimize şunu söyleyeyim. SİZ BU ARAPÇA KALIPLARI NAMAZINIZDA OKUYUN, O ARADA DA ANLAMINI DÜŞÜNÜN. Yaklaşık anlamını düşünün. Her neyi tercüme ediyorsanız unutmayın ki, TERCÜME ETTİĞİNİZ ŞEY ASIL METNİN YAKLAŞIK KARŞILIĞIDIR, tam karşılığı değildir. Arapça çok zengin dildir, bazı kelimelerin Türkçede karşılığı yoktur. 
 
Meal kavramı eksik bir aktarım olduğu için, meal bir metnin birden çok anlamı bulunuyor gerçeğinden hareketle birçok anlamından bir tanesini tercih ederek yapılan aktarıma derler. Öyle ayetler vardır ki dört çeşit beş çeşit tercüme edilebilir. Siz bir tanesini okuyorsunuz mealde. Gerisi ne olacak. Onlarda var onlarda o ayetin parçasıdır. Onu görmezlikten gelerek mealle namaz iddiasını çok ciddi ve samimi bulmuyorum. O kardeşlerimden istirham ediyorum, yapmaları gereken şey, gayet açık. METNİNİ EZBERLESİNLER Kİ BU SON DERECE KOLAYDIR. ANLAMLARINI DÜŞÜNEREK KENDİLERİNİ NAMAZA VERSİNLER. Biz neticede namazın kabul edicisi değiliz, onu Allah bilir. Ama bu ibadetleri, peygamberimiz nasıl yaptıysa öyle yapalım.” 
 
Gelin Sayın Okuyan ın bu düşüncesi üzerinde, birlikte düşünelim. Sayın Hocamız, bu konuya başlarken, namazı kabul edecek Allah dır diyor ve başta sözlerine açık kapı bırakıyor ve bakın nasıl devam ediyor. Fatihanın tercümesinde kullanılan, dilimize girmiş Arapça kelimelerle zaten tercüme edildiğinin örneklerini veriyor ve öyle yapacağımıza orijinal metninden okuyalım diyor. Aslında bu örnek bile kendi düşüncemize kılıf aramaktan başka bir şey değil. Ne yazık ki dilimize, Arapça kelimeler neredeyse Türkçeden daha fazla hâkim. Şimdilerde de gençlerimize İngilizce kelimeler hâkim olmaya başladı. Acaba yıllar sonra, bir kişi çıkarda, okul kitapları İngilizce olsun, zaten genel çoğunluk İngilizce kelime kullanıyor der mi? Kur’an ı anlamak ve ibadetimizi anlayarak yapabilmek adına, BÖYLE BİR ÖRNEK VERMEK, GERÇEKLERDEN UZAKLAŞMAKTIR, DOĞRUNUN ÜZERİNİ ÖRTMEKTİR. Ana konudan uzaklaşmak adına vereceğimiz yanlış örnekler, bizleri yanıltacaktır.
 
Arapça metin, önemli bir KOD tur diyor Sayın Okuyan. Doğrusu bu kelimeyi, Sayın hocamızın kullanmasına çok şaşırdım. Kod bildiğiniz gibi şifre, herkesin anlayamayacağı sözler demektir. Kur’an ın muhkem ayetleri için asla bu kelimeyi kullanamayız. Çünkü bizlerin dinin anası olan, sorumlu olduğumuz ayetler için Allah, MUHKEM diyor. Yani şüphe götürmeyecek kadar açık ve anlaşılan demektir. Yani gizli, kodlu değil. Anlaşılmayan bir kitap, nasıl rehber olur.
 
Kur’an ın kendi dilimize çevrilmesi ve anlayarak, düşünerek ibadet etme çabamızda, bizler ayetleri ötelemek, önemsememek amacıyla tercümesiyle ibadet yapmaya çalışmıyoruz. Tam tersine, Allah ın emirlerini anlamak ve eksiksiz yerine getirmek, huşuyla namazlarımızı kılmak adınadır bu çabamız. 
 
Sayın Okuyan Hocamız, ana dilde ibadet yapacağınıza, bakın şöyle yapın diye tavsiyede bulunuyor. NAMAZINIZDA ARAPÇA METNİ OKUYUN, O ARADA DA ANLAMINI DA DÜŞÜNÜN. Tabi anlamını düşünün diyor ama bizlerin Türkçe düşünürken yaklaşık anlamını düşüneceğimizi de söylüyor. Yani tam bir anlamını düşünemeyeceğimizi söylüyor. Çünkü Tercüme, meal yaklaşık anlamı olup, tam karşılığı olamayacağını da özellikle belirtiyor. BİZLER BİR TAVSİYEDE BULUNACAKSAK DİN ADINA, BU TAVSİYE BİZLERİN ŞAHSİ GÖRÜŞLERİ DEĞİL, ALLAH IN KUR’AN DA Kİ TAVSİYELERİ OLMALIDIR. ÇÜNKÜ BEŞER HER ZAMAN ŞAŞABİLİR, YANILABİLİR.
 
Böyle olduğuna inanan bir insanın, asla Kur’an ın tercümesini okumaya cesareti olmaz. Tam anlamını veremeyen bir tercüme, Allah korusun insanı yoldan saptırır. Bu nasıl bir rehberdir ki, tam olarak tercümesi yapılamıyor. Allah ondan sonrada, Arap olmayan kullarını da Kur’an dan sorumlu tutuyor öylemi. Böyle bir düşünceyi Allah a nispet ederken, bence çok dikkatli olmalıyız. Çünkü bu adaletli bir düşünce değil. Onun içinde Allah ın düşüncesi, emri, tavsiyesi asla olamaz.
 
SAYIN OKUYAN MEAL, BİR METNİN BİRDEN ÇOK ANLAMI BULUNUYOR GERÇEĞİNDEN HAREKETLE, BİRÇOK ANLAMINDAN BİR TANESİNİ TERCİH EDEREK, YAPILAN AKTARIM OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Yani bugün Kur’an ın doğru, tam ve eksiksiz bir tercümesinin olmadığını söylemiş oluyor. Bunu duyan bir Müslüman ın, önce kafası Allak bullak olur ve daha sonra ne olur biliyor musunuz? Kim ne söylerse inanmak zorunda kalır ve dinde kargaşa çıkar. Günümüzde olduğu gibi. BÖYLE BİR DÜŞÜNCEYİ, YERYÜZÜNDE HİÇ BEŞERİN YAZDIĞI KİTABINA BİLE NİSPET ETMEYİZ. Çünkü saygısızlık olarak kabul eder yazar. Onun içinde bu sözlere inanan toplum, anlayarak mealinden, tercümesinden Kur’an ı asla okumaz. Günaha girerim, yanlış anlarım diye. Bu sözleri topluma anlatanların, büyük bir vebal altında olduğunu söylemek isterim. Sayın Mehmet Okuyan Hocamızın, diğer konuşmalarında söyledikleri ile bu düşüncelerinin uyuşmadığını söylemek isterim. 
 
Düşünebiliyor musunuz öyle ayetler vardır ki diyor, dört beş çeşit tercüme edilebileceğini söylüyor. Bu inanılmaz korkunç bir düşünce. BİR AYETTE, FARKLI DÖRT BEŞ ANLAMA GELEN, ALLAH IN BİR HÜKMÜ OLACAK, ONDAN SONRADA BİZLER BU AYETLERDEN SORUMLUMU OLACAĞIZ? NASIL ANLAYACAĞIZ BU DURUMDA, ALLAH IN UYARILARINI, TAVSİYELERİNİ? DİNDE RUHBAN SINIFI DA YOK, TAM TERCÜMEDE EDİLEMİYOR. Bu nasıl bir mantık. Allah sizlerin sorumlu olduğunuz ayetler MUHKEMDİR, yani şüphe duymayacak kadar apaçık anlaşılır diyecek, birileri çıkacak, ayetlerin birçok anlamı var, siz bu ayeti tam olarak anlayamazsınız, tercüme edemezsiniz diyecek ve bizlerde buna inanacağız öylemi? Hani Allah ayetlerini Kur’an da birçok örneklerle açıkladık ki anlayasınız diyordu? Hani yemin ederek kolaylaştırdığını söylüyordu. Ne oldu bu ve buna benzer onlarca, hatta yüzlerce ayeti, unuttuk mu, yoksa üstünümü örttük. 
 
ALLAH ARAPLARA ANLAYABİLSİNLER DİYE, ARAPÇA KUR’AN I İNDİRDİĞİNİ SÖYLEYECEK, AMA DİĞER TOPLUMLARI HİÇ DÜŞÜNMEYECEK ÖYLEMİ? Neler söylediğinizin farkında mısınız? Arap şairlerin, ya da Arapça yazılmış ilim adamlarının kitapları tüm dillere çevrilecek, okuyan İngiliz, Fransız, Alman kendi diline çevrildiğinde anlayacak ve ilminden tam ve eksiksiz faydalanacak ama Allah ın gönderdiği Arapça Kur’an, diğer dillere tam çevrilemeyecek, bazı kelimelerin Türkçe karşılığı ya da Almanca, İngilizce karşılığı olmayacak öylemi? 
 
Sayın Mehmet Okuyan Hocamız, bu soruyu soran kardeşimize tavsiyede bulunuyor ve diyor ki. ARAPÇA METNİ EZBERLESİNLER, BU ÇOK ZOR DEĞİLDİR. ANLAMLARINI DÜŞÜNEREK NAMAZ KILSINLAR. Sayın Hocamız öyle bir şey söyledi ki, artık hiç kimse aklından bile anlamını geçirmeye cesaret etmez.  TÜRKÇE MEALİNDEN OKUDUĞU VE ANLAMINI ÖĞRENDİĞİ AYET ACABA DOĞRU TERCÜMEMİ, DÖRT, BEŞ ANLAMA GELİYORSA, DOĞRU ANLAMINI MI ÖĞRENDİM Kİ, AKLIMDAN ONU GEÇİREYİM DİYE DÜŞÜNECEKTİR. Böyle düşünceler toplumu tedirgin eder ve halk arasında korku salar. Buna inanan bir Müslüman, asla Kur’an mealini, tercümesini okumaya da cesaret etmez, anlamını öğrenmeyi de bırakır. BÖYLECE ALLAH İLE KULU ARASINDA Kİ BAĞDA KESİLMİŞ OLUR.
 
Ne yazık ki bugün böyle bir İslam toplumu var. Böyle olunca da din adına ne söylenirse inanılıyor. Allah sizce kullarının böyle bir durumda olmasını ister mi? Hayır istemez diyorsanız, lütfen birçok anlama gelen ve her dile çevrilmeyen bir Kur’an ı Allah göndermiş demeyelim, sorumluluk altına gireriz ve hesabını da veremeyiz. Sakın Kur’an ın tercümesini okuma, günaha girersin anlayışı, bu topluma ne yazık ki böyle düşüncelerle yerleştirildi. 
 
Sayın Okuyan, BİZ NETİCESİNDE NAMAZIN KABUL EDİCİSİ DEĞİLİZ DİYOR.  İyide o zaman Allah bu konuda bir yasak, hüküm vermediği halde, neden her toplumun kendi dilinden ibadet edemeyeceğini, ayetlerin doğru çevrilemeyeceğini savunuyor ve topluma anlatıyorsunuz? NAMAZI PEYGAMBERİMİZ NASIL KILDIYSA, ÖYLE KILLIYORUZ DİYORSUNUZ. SİZ NAMAZI PEYGAMBERİMİZİN, TÜRKÇE KILACAĞINI ELBETTE DÜŞÜNECEK DEĞİLSİNİZ. ÇÜNKÜ ONUN DİLİ ARAPÇA. Allah neden Arapça Kur’an ı indirdiğini söylediği ve Kur’an da izah ettiği halde, nasıl olurda bizlerin ayetleri kendi dilimizde okuyamayacağımızı söyleriz. 
 
Allah Zuhruf 2 ve 3. ayetinde Araplara hitaben, KUR’AN I İYİCE ANLAYASINIZ DİYE ARAPÇA İNDİRDİK SİZE DİYOR. SORMAK İSTERİM, BİZLERİN KUR’AN I EN GÜZEL, EN DOĞRU ŞEKİLDE ANLAMAYA HAKKIMIZ YOK MU? Eğer tüm dillere çevrilemiyor ve anlamı değişiyorsa, diğer dillerde karşılığı yoksa nasıl olurda bizler Kur’an ı anlayabiliriz, daha sonrada bu kitaptan sorumlu oluruz. Bu mantıksızlığı, nasıl olur Allah ın kitabına nispet ederiz, düşünen aklını kullanan yok mu? 
 
Allah Fussilet 44. ayetinde, Arapların bahaneler uydurup batıla sapmaması ve hiçbir açık kapı bırakmamak adına, Kur’an ı Araplara özellikle Arapça indirdiğini söylüyor. Bu ayetten hiç mi ders almadıkta, bizler Kur’an ı Türkçeye çeviremeyeceğimizi söylüyoruz ve buna inanıyoruz. Eğer böyle olsaydı, Kur’an diğer dillere tam ve eksiksiz anlamları, hükümleri çevrilemeseydi, Fussilet 44. ayette Arapların bahane bulabilecekleri o yolu Allah kapatmasaydı, diğer toplumlarda şöyle söyleme hakları olmaz mıydı sizce. 
 
RABBİMİZ, KUR’AN I ARAPÇA GÖNDERMİŞSİNİZ VE ARAP OLMAYAN BİZLERİDE KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORSUN. AMA GÖNDERDİĞİN KUR’AN DİĞER DİLLERE TAM OLARAK ÇEVRİLEMİYOR VE BİZLERDE SENİN EMİRLERİNİ, TEBLİĞİNİ ARACISIZ TAM ALAMIYORUZ. ONUN İÇİN BİZLERİ KUR’ANDAN SORUMLU TUTMA. 
 
Eğer Allah ın NURU, eşi benzeri olmayan GÜNEŞİ, diğer dillere tam olarak çevrilemez olsaydı, Arap olmayan tüm Müslümanların, bu sözleri söyleme hakkı olurdu. KUR’AN I KENDİLERİNİN ANLADIĞINI SÖYLEYEN VE TOPLUMU BİLGİLENDİRDİĞİNE İNANAN KİŞİLERE SORUYORUM. SİZLER TOPLUMA KUR’AN I ANLATABİLİYORSUNUZ DA, HÂŞÂ RABBİMİZ KULLARINA ARACISIZ ANLATAMIYOR MU?Zuhruf suresi 44. ayet bu örneği vererek, buna benzer bahaneleri ortadan kaldırıyor. Onun içinde bizler, anlamak ve üzerinde düşünmek için mutlaka anladığımız dilden okumalıyız ve ibadetlerimizi de anlayarak yapmalıyız. Çünkü İslam dininde ruhban sınıfı yoktur. ALLAH İLE KULU ARASINA KİMSE GİREMEZ. Peygamberimiz döneminde de bu konu gündeme gelmiş, hiç sorun yaşanmadan çözüme ulaşmış. Örnek verelim.
 
“SALMAN FARİSİ ARKADAŞLARININ KENDİSİNE BAŞVURMASI ÜZERİNE, FATİHA Yİ FARSÇA YA ÇEVİRİP ONLARA VERMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜ PEYGAMBERE ARZ ETMİŞ VE ONDAN ONAY ALDIKTAN SONRA İŞE GİRİŞMİŞTİR. ( Bk. Tacu's-seria; Nihayetu Hasiyeti'l-Hidaye, Kiraat bölümü; Abhülhayy el-leknevi, Hidaye serhi, Dehli,1915 baskisi, sy,86.not:1;MUHAMMED Hamidullah; Kuran-i kerim tarihi, sy;108 )”
 
“İmamı Azam Görüsünün Hanefi FUKAHASINCA ayrıntılanan gerekçesi söyle özetlenir.
 
Kuran kâğıtlarda Yazılmış ve bizim Okuduğumuz Lafızlar değildir. Esas Kuran o lafızların taşıdığı manadır ki, bir kelam-i nefsi ( ALLAH ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı buyrulması da bu gerçeği gösterir.
 
O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KURAN I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.”
 
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
 

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel

http://halukgta.blogcu.com/

http://kuranyolu.blogcu.com/

http://hakyolkuran.com/

 

Konuşmamın tamamını dinlemek isteyenlere.

 

https://www.facebook.com/MehmetOkuyanSayfasi/videos/1528088103899640/?autoplay_reason=all_page_organic_allowed&video_container_type=0&video_creator_product_type=2&app_id=2392950137&live_video_guests=0

 



Sayfa Kategorisi: ANA DİLDE İBADET.