Bu makalemde sizleri, üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayet, İbrahim suresi 4. Ayet olacaktır. Kur’an'ı tercüme ederken, öyle yanlış bilgilerin etkisinde kalıyorlar ki, Kur’an'ın özüne, uyarılarına akla ve mantığa ters düşüyor. Bahsettiğim ayeti, önce Diyanet mealinden yazalım.
İbrahim 4: BİZ HER PEYGAMBERİ, ANCAK KENDİ KAVMİNİN DİLİYLE GÖNDERDİK Kİ, ONLARA (ALLAH’IN EMİRLERİNİ) İYİCE AÇIKLASIN. ALLAH, DİLEDİĞİNİ SAPTIRIR, DİLEDİĞİNİ DE DOĞRU YOLA İLETİR. O, MUTLAK GÜÇ SAHİBİDİR, HÜKÜM VE HİKMET SAHİBİDİR. (Diyanet meali)
Ayette dikkatinizi çeken konuyu tahmin ediyorum. Eğer Allah dilediğini saptırıp, dilediğine doğru yolu gösteriyorsa, bizlerin özgür iradesinin ve bu dünyada imtihan olduğumuz gerçeğinin, çok fazla bir önemi yok demektir. Böyle bir anlam çıkartırsak, Kur’an'ın yüzlerce ayetine ters düşen sözler söylemiş oluruz. Yazacağım ayeti bilen ve inanan bir insan, sanırım ne söylediğimi anlayacaktır. "SANA GELEN İYİLİK ALLAH'TANDIR. BAŞINA GELEN KÖTÜLÜK İSE NEFSİNDENDİR. SENİ İNSANLARA ELÇİ GÖNDERDİK; ŞAHİT OLARAK DA ALLAH YETER." (Nisa 79)
Elbette İbrahim suresi 4. Ayetin, bu şekliyle anlaşılması, böyle tercüme edilmesi, yanlış anlaşılmalara sebep olacaktır. Bu ayeti doğru anlamak istiyorsak, Nisa suresi 79. Ayetten mutlaka yararlanmalıyız. Allah İsra 7. Ayetinde, İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz der. Kur’an bir ayetinde verdiği hükmün, bir başka ayetinde asla tersini söylemez. Ne yazık ki günümüzde Kur’an'ı tercüme edenler, hurafe ve batıl inançlarını, ayetleri tercüme ederken kasıtlı tahrifat yaparak, yani anlamını değiştirerek, onları kendi inançlarına delil göstermekten çekinmiyorlar. Çünkü ayetleri, rivayet edilen hadislerin etkisiyle anlıyorlar anlatıyorlar, tercüme ediyorlar. Onun için çok dikkatli olmalıyız ve mutlaka birçok mealden/tercümeden Kur’an'ı okuyup düşünerek, araştırarak karşılaştırmalıyız. Ayeti doğru anlamak için, farklı tercümelerden sizlere sunmak istiyorum.
İbrahim 4: (ALLAH’IN EMİRLERİNİ) ONLARA AÇIKLASIN DİYE HER ELÇİYİ YALNIZ KENDİ KAVMİNİN DİLİYLE GÖNDERDİK. ALLAH DİLEYENİ (LAYIK GÖRDÜĞÜNÜ) SAPTIRIR, DİLEYENİ (LAYIK GÖRDÜĞÜNÜ) DE DOĞRU YOLA ULAŞTIRIR. O GÜÇLÜDÜR, DOĞRU HÜKÜM VERENDİR. (Mehmet Okuyan)
İbrahim 4: BİZ HER ELÇİYİ, MUTLAKA KENDİ HALKININ DİLİYLE [VAHYEDİLMİŞ BİR MESAJLA] GÖNDERDİK Kİ, [HAKKI] ONLARA AÇIK (VE DOLAYSIZ) BİR BİÇİMDE ULAŞTIRABİLSİN. ARTIK BUNDAN SONRA ALLAH [SAPMAYI] DİLEYENİ SAPIKLIK İÇİNDE BIRAKIR, [DOĞRU YOLU TUTMAYI] DİLEYENİ DE DOĞRU YOLA YÖNELTİR. ÇÜNKÜ DOĞRU HÜKÜM VE HİKMETLE EDİP-EYLEYEN EN YÜCE İKTİDAR SAHİBİ O'DUR. (Muhammed Esed meali)
İbrahim 4: ONLARA İYİCE AÇIKLASIN DİYE HER PEYGAMBERİ YALNIZ KENDİ KAVMİNİN DİLİ İLE GÖNDERDİK. ARTIK ALLAH DİLEYENİ SAPTIRIR, DİLEYENİ DE DOĞRU YOLA İLETİR. ÇÜNKÜ O, GÜÇLÜDÜR; HİKMET SAHİBİDİR. (Bayraktar Bayraklı meali)
Sanırım bu konuda açıklamaya gerek yok. Her insan ne yapmak istiyorsa yani niyeti neyse, Allah onu niyetiyle baş başa bırakıyor. Tabi sonucunu da Allah'tan görüyor. Ne yaparsak onu buluruz hükmü gerçekleşiyor. Eğer İbrahim suresi 4. Ayete bu anlamı vermezde, Allah istediğini doğru yola iletir dersek, gerçek anlamını yansıtmamış olacağımız gibi, bu anlam Kur’an'ın yüzlerce ayetine de ters düşer. Aynı ayette geçen bir kelimeye de, farklı anlamlar verenler var. Allah'ın emirlerini apaçık anlatsın, açıklasın şeklinde tercüme edilen sözlerde, ne yazık ki hurafe inançlarımıza kanıt yapılmaya çalışılıyor ve deniyor ki, bakın ayetleri peygamberimiz açıklamış. Demek ki ayetler açık değil. Buna inandığımız andan itibaren, onlarca ayette Kur'an'ı anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, nice örneklerle biz açıkladık, Kur'an'ı açıklamak bizim görevimiz dediği uyarıları göz ardı etmiş oluruz. BU TÜR TAVIRLARIMIZIN ASIL NEDENİ, BATIL İNANÇLARIMIZI KUR'AN AYETLERİNE KANITLAMA ÇABAMIZDAN KAYNAKLANIYOR. Bu konuda özellikle Diyanetten bir örnek vermek istiyorum.
Nahl 44: (O PEYGAMBERLERİ) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İNSANLARA, KENDİLERİNE İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN VE ONLARIN DA (ÜZERİNDE) DÜŞÜNMELERİ İÇİN SANA BU KUR’AN’I İNDİRDİK. (Diyanet meali)
Özellikle Diyanetin mealini yazdım. Ayetin ik cümlesinde Allah APAÇIK BELGELERLE yani ayetlerle gönderdik diyorsa, Resulü açık olan bir şeyi daha nasıl farklı açıklasın. Allah ben açıklanmış gönderdim diyor. Ama bizler batıl inançlarımızı dinin içine sokabilmek için, ayetleri tahrif etmekten çekinmiyoruz. Bakın Kur'an'ı kim açıklamış, bizler yoksa Rabbimize güvenmiyor muyuz?
Kıyame 18-19 : O HÂLDE, BİZ ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, ONUN OKUNUŞUNA UY. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR. (Diyanet meali)
Allah Resulüne Kur'an'ı oku ama tedirgin olma, çünkü Kur'an'ı açıklamak bizim görevimiz. Onun için zamanla, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, her konuda nice örnekler vererek açıklayacağız Kur'an'ı diyor ama bizler rivayetleri aklayabilmek için, onlar olmadan Kur'an'ı anlayamayız, açıklayamayız deme gafletinde bulunuyoruz. Allah affetsin bizleri. Bizler Kur’an ayetlerini anlama çabasını gösterirken, mutlaka değişik Kur’an meallerinden de istifade etmeliyiz. KUR’AN'IN ÖNÜNE, İNANILMAZ TUZAKLAR KURULMUŞ ve Allah'ın en doğru yoluna ulaşmamız engelleniyor. Bu dünyada hepimiz imtihandan geçiyoruz. İmtihanımızı eğer hiç düşünmeden ve araştırmadan, birilerine emanet edersek, Allah'ın huzurunda tembel, kopya çeken öğrencinin, durumuna düşeriz. Önümüze çıkan bu engelleri ancak, elde Kur’an akıl ve göstereceğimiz çaba ile bertaraf edebiliriz. Hiç düşünmeden, araştırmadan yaşayacağımız İslam, bizleri Allah'a değil, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların tuzaklarına götürecektir.
Saygılarımla
Haluk GÜMNÜŞTABAK