Bugün sizlere, belki hiç aklınıza gelmeyen bir konuyu, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Camide namaz kılanlar bilir, öğlen ve ikindi namazlarında yani gündüz namazların farzını kılarken imam, sesli olarak ayetleri okumaz, ama gece namazları yani sabah, akşam ve yatsı namazların ilk iki rekâtında, yüksek sesli okuyarak namazı kıldırır. Peki, bu fark nedendir ve doğrumudur diye hiç düşündünüz mü? Bakın hangi rivayet bilgilere dayanıyormuş bu farklılık.
"Efendimiz Hazretleri, namazın farz kılındığı Miraç gecesinden sonra, Mekke’de kıldığı namazlarında gece gündüz demeyip hepsinde de sesli okuyordu. Gizli okuma yoktu başlangıçta. Ancak gelip Efendimiz ’in sesli okuyuşunu dinleyen müşrikler, işittikleri ayetlere kendi şiirlerini de karıştırarak şurada burada şiirli ayet okuyarak zihinleri bulandırmaya çalışıyorlardı. Bundan ise Efendimiz Hazretleri rahatsızlık duyuyordu. O SIRALARDA İSRA SURESİ AYET 110 NAZİL OLDU. BU AYET GÜNDÜZLERİ GİZLİ OKUMAYI, GECELERİ İSE SESLİLİĞİ SÜRDÜRMEYİ İŞARET EDİYORDU..."
Yazıda bahsedilen İsra suresi 110. ayete bakalım, acaba bu ayette namaz kılarken gündüz sesli okumayın, gece sesli okuyun bilgisi mi veriyor? Bu ayeti özellikle iki farklı mealden yazmak istiyorum ki, konuyu daha iyi anlayabilelim.
İsra 110: De ki: “İster Allah deyiniz, ister Rahmân deyiniz! Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler, O'na aittir. NAMAZINDA YÜKSEK SESLE OKUMA; ONDA SESİNİ FAZLA DA KISMA; İKİSİNİN ARASI BİR YOL TUT!” (Bayraktar Bayraklı meali)
İsra 110: De ki: “İster Allah diye dua edin; ister Rahmân diye dua edin! Hangisiyle dua ederseniz edin, en güzel isimler yalnızca O’na aittir.” DUANI YÜKSEK SESLE YAPMA; SESİNİ FAZLA DA KISMA; BU (İKİSİ) ARASINDA BİR YOL TUT! (Mehmet Okuyan meali)
Ayeti okudunuz, rivayet edilen hadiste bahsedilen konuyla hiçbir ilgisi yok. İki farklı meale baktığınızda, ayette geçen salat kelimesini birisi namaz diğeri dua diye çevirmiş. İşte bizlerin bu konuda yaptığımız çok önemli yanlışımız. Ayette salat kelimesi geçtiğinde, hemen namaz diye çeviriyor ve diğer anlamlarını görmezden geliyoruz. Aslında iki farklı tercümeyede doğru diyebiliriz ama açıklama yaparak. Salat Kur'anda bizlerin farsçadan dilimize geçen namaz anlamı olduğu gibi Allah a yapacağımız DUA anlamına da geliyor. Hatta salatın, destek olmak anlamınada geldiğini unutmayalım. LÜTFEN ŞUNU UNUTMAYALIM, NAMAZDA ALLAH A YAPTIĞIMIZ BİR DUADIR. ŞÜKRANLARIMIZI BİZZAT ONA BİLDİRDİĞİMİZ, ONU ÖVDÜĞÜMÜZ ONU TESBİH ETTİĞİMİZ, ÇOK ÖZEL ANIMIZDIR.
Namazlarımızı kılarken ister yalnız kıl, ister camide, mescitte toplu kıl, namazını kılarken nasıl kılacağımıza, dua ederken nasıl bir sesle dua edeceğimize çok net bir açıklama getiriyor Allah. Bizler ayetleri emin olamayacağımız rivayet bilgilerle anlamaya, çarpıtmaya kendimize delil yaratmaya çalışıyoruz ve böylece, AYETLERİN HÜKMÜNÜ DE YERİNE GETİREMİYORUZ, AYETİN ANLAMINI DA DEĞİŞTİRİYORUZ. Araf suresi 205. ayette, Allah ın huzurunda onu zikrederken yüksek sesle olamayacağımıza açık bir kanıttır. "KENDİ KENDİNE, YALVARARAK VE ÜRPEREREK, YÜKSEK OLMAYAN BİR SESLE SABAH AKŞAM RABBİNİ AN. GAFİLLERDEN OLMA." Yine Araf suresi 55. ayetinde bakın nasıl dua edeceğimizi söylüyor Allah. "RABBİNİZE BOYUN EĞEREK VE GİZLİCE DUA EDİN! ŞÜPHESİZ Kİ O, HADDİ AŞANLARI SEVMEZ. " Bu ve benzeri bir çok ayetten anlıyoruz ki, ister namazımızı kılarken, ister Allah a dua ederken, yüksek sesle bunu yapamayız. Bu saygımızı gösterirken, ne uyur gibi ağızlarımız bile kıpırdamadan, hatta söylediklerimizi kendimiz bile adeta işitmez bir durumda olamayacağımızı, yada çok yüksek sesle çevremizin işiteceği şekilde, sesimizi yükseltemeyeceğimiz bilgisi Kur'anda bir çok ayette bizlere bildiriliyor.
Çok ilginçtir bizler bu yanlışı her konuda yapıyor, elimizde apaçık ayetler duruken, Peygamberimizin yaşanmış örneği var elimizde, bu bizler için daha önemli diyerek, doğruluğundan emin olamayacağımız, şahidi kanıtı olmayan sözlere inanıyor, hatta Allah ın ayetini nesh dip yani hükmünü kaldırıp, görmezden geliyoruz. HATIRLATIRIM BUNLARI YAPANLAR, ALLAH IN KİTABINA AYETLERİNE ŞİRK KOŞMUŞ OLDUKLARINI BİLMELİDİRLER. Allah ın verdiği bir hükmün önüne hiç kimse bir başka söz/hadis koyamaz ve bu hadis, bu ayeti nesh ediyor diyemez. Bu yol ve yöntem, Allah ın yolundan sapmaktır.
Allah müşriklerin yapacağı fitneyi, ya da kötülükleri ayetleri gizleyerek, saklayarak asla önlem almaz, önce bunun bilincinde olmalıyız. ÇEKİNİLECEK KORKULACAK YALNIZ ALLAH TIR AYETİNE DE, ZATEN BU DÜŞÜNCE TERS DÜŞER. İsra suresi 110. ayet, nerede namaz kılarsak, yada dua edersek edelim, yüksek sesle bunu yapamayacağımız bilgisini veriyor bizlere. DAHA AÇIKÇASI BU KONUYA CİDDİYET VE DİSİPLİN GETİRİYOR AYETLER. İlginçtir, yukarıda yazdığım rivayet hadisin devamında, şöyle bir bilgide vardı, onuda paylaşmak istiyorum sizinle.
"Ancak tek başına, gece namaz kılan kimse serbesttir. İsterse sessiz kılar. İsterse kendini nefsinin imamı kabul eder, PEŞİNDE MELEKLERİN CEMAAT OLABİLECEĞİNİ DE DÜŞÜNEREK İMAM GİBİ SESLİ KILABİLİR. Yani tek başına akşamı, yatsıyı, sabahı evinde kılan kimse isterse imam gibi rahatlıkla sesli okuyarak kılabilir."
Allah ın ayetleri ile inancını yaşamayanlar, işte böyle Kur'an dan uzak bir inancın ardı sıra giderler. Hiç kimse şunu sormuyor, bu hükümleri kim verdi diye. Sormuyorlar çünkü yalnız Kur'an ile İslam yaşanmayacağını, Kur'an ın özet bilgiler verdiğine inandırıldı bu toplumda ondan. Böyle bir yol izleyenler, Allah a değil, inanın şeytana doğru gittiğini unutmamalıdırlar. SANIRIM CAHİLLİK, İNSANA CESARET VERİYOR. Rivayet bilgiler ışığında birlikte düşünelim. Madem peygamberimiz müşriklerin duymasını istemediği için, gündüz namazlarını sessiz kıldırıyordu, Cuma namazını, bayram namazı neden sesli kıldırdığını söylüyoruz? Burada tam tersi bir mantık yok mu? Bakın bu konuda da nasıl bir savunma yapılıyor.
"Cuma ve bayram namazları da zaten Hicretten sonra farz ve vacip kılındığından, müşriklerin de bir zararı olmayacağından kıraatler cehrî(yüksek sesli) oldu. "
Bahsedilen namazların, hicretten sonra farz ve vacip olduğu söylenerek, imamın sesli namaz kıldırdığı savunması yapılıyor. Bu bilgiler ışığında, düşünme melekesini yitirmemiş bir Müslüman şu soruyu sormaz mı? Artık günümüzde hiçbir sorun kalmadığına ve müşriklerin bizlere ibadetlerimizde alaya alamayacakları bir ortam olduğuna göre, artık gündüz namazlarımızı camilerde imamın sesli kıldırması gerekmez mi? Unutmayalım, bayram ve bayram namazı Kur'an da geçmez, Allah ın emri değildir.
Doğrusu anlatılanlar ne yazık ki kendi içinde çelişkili. AMA BUNU SORGULAMA GÜCÜMÜZ, ELİMİZDEN ALINDIĞI İÇİN, NE DÜŞÜNÜYORUZ, NEDE SORGULAYABİLİYORUZ. İşte bizler İslam ı bu bilgiler ışığında yaşayıp gidiyoruz. Sonucunu da toplum olarak görüyoruz. Bu konuyu anlatan yazının son kısmında, çok dikkat çekici bir bölüm vardı ki, bugün bizlerin İslam ı sorgulamadan yaşamamızın asıl nedenine ışık tutuyor.
"Bilindiği gibi İslam’daki görevlerin bir kısmı, akılla izah edilebilen “makulu’l-mana”dır. AZ BİR KISMI DA TESLİMİYETİ GEREKTİREN VE AKILLA İZAH EDİLEMEYEN BOYUTTADIR. Bunun da hikmetleri vardır. Bir hikmeti şudur ki, İslam dininin iki temel esası vardır. Birincisi, iman esaslarıdır. İman ilimdir ve akla hitap eder. İkincisi, İslam esaslarıdır. İslam teslim olmayı gerektirir. Bu sebeple bazen aklın kavrayamadığı bazı unsurları da olacak ki teslimiyet hasıl olsun. YOKSA HER ŞEYİ AKLINA YATTIĞI İÇİN KABUL EDERSE KİŞİ, O ZAMAN TESLİMİYET TESTİNDEN GEÇMEMİŞ OLUR. "
Ne yazık ki bugün yaşanan İslam dinine, aklın ve mantığın alamayacağı şeyleri dahi sokabilmenin anahtarı, bu sözlerde yatıyor. İMAN ETMEK GÖRÜNMEYENE İNANMAKTIR. AMA O İMANI ÖNCE SAĞLAMLAŞTIRMAK, GÜÇLÜ VE KALICI KILMAK İSTEYEN, ELDE KUR’AN DÜŞÜNEREK, ARAŞTIRARAK ANLAMALI Kİ, İMANI KALICI VE SÜREKLİ OLABİLSİN. Bunu yapmak Allah ın emridir. İslam ın esasları asla aklın ermeyeceği konular değildir. Allah bizlerin, hiç düşünmeden iman etmemizi asla istemez, istemiyorda zaten. Kur’an ı anlamaya çalışanların gönül gözünü açacağını söyleyen Rabbimiz, böylece fark edemeyeceğimiz konularında, farkına varmamızı sağlıyor. Peki, Kur’an bu sözleri onaylar mı? Bir başka deyişle Allah bizlerin düşünmeden iman etmemizi mi istiyor Kur’an da? Gelin ona da bakalım.
Bakara 269: Allah, dileyene hikmeti verir; kime hikmet verilmişse, ona büyük servet verilmiştir. AMA AKIL SAHİPLERİ DIŞINDA KİMSE BUNU DÜŞÜNÜP ANLAYAMAZ.
İbrahim 52: İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek tanrı olduğunu bilsinler ve AKIL SAHİPLERİ İYİCE DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALSINLAR DİYE, insanlara bir bildiridir.
Nisa 82: Hâlâ KUR'ÂN ÜZERİNDE GEREĞİ GİBİ DÜŞÜNMEYECEKLER Mİ? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı onda birçok çelişki bulurlardı
Araf 201: Takvâ sahipleri var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda, DÜŞÜNÜP HEMEN GÖRÜRLER.
Enfal 22: Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, DÜŞÜNMEYEN SAĞIRLAR VE DİLSİZLERDİR.
Yunus 100: Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR.
Siz bunca ayetten, Allah ın bizleri bazı konularda, düşünmeden iman etmelisiniz diye söylediğini mi anladınız? Elbette hayır, tam tersine mutlaka ayetler üzerinde düşünmemizi özellikle emretmiştir. Peki neden? Çünkü düşünen, aklını kullanan ve Kur’an ı rehber alarak onun sınırlarını aşmayan bir insanı, hiç kimse kandıramaz, aldatamazda ondan. Düşünerek iman eden bir insanın, tüm gerçekleri gördüğü, hiçbir şüphesi olmadığı için, nefsi de başka yanlışlara yönelmez. Ama düşünmeden iman eden, aklı yatmayan konulara inanan bir insanın nefsi, pamuk ipliği gibidir, nereye çekerseniz o taraf gider ama gerçekleden koparak gider. Onun için Allah özellikle düşünmeye önem verir ve bizlerin düşünerek iman etmemizi ister. BİR BAŞKA DEYİŞLE DÜŞÜNME VE AKIL, İMANIN SİGORTASIDIR. Bu konuda Kur’an ın verdiği örneğe bakalım. Toplu kılınan namaz konusunda da örnek veriyor, hem de savaş zamanında peygamberimizin imamlığında. Bakın nasıl tarif ediyor.
Nisa 102: Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar………
Ayete dikkat ettiyseniz, peygamberimizin imamlığında kısaltılmış namaz kılınıyor. Lütfen açıklamaya dikkat edermisiniz, peygamberimizle birlikte namaza duruyorlar ama sesli okumaktan bahsedilmiyor. Ancak buradaki imamın görevi, hep birlikte kıyam etmek, rükû ve secde etmenin dışında bir görevi yok. ÇÜNKÜ NAMAZ, ALLAH İLE KULUNUN ARASINDAKİ BAĞDIR, BUNA HİÇ KİMSE MÜDAHİL OLAMAZ, ARAYA GİREMEZ. Toplu namazda yalnız imam dua edip, ayet okuyup cemaat dinler hiç bir şey yapmazsa, bu namaz ritüelinede uygun olmaz.
Toplumu istedikleri gibi, kendi menfaatleri yönünde kandırabilmek isteyenler, toplum ile Kur’an ın arasına girmiş ve hemen hemen her konuda, dine hurafe ve batıl düşüncelerini sokmuşlardır. Peygamberimizin asla söylemesi mümkün olmayacak sözleri, sanki peygamberimiz söylemiş gibi topluma anlatanlar ve bu yolla peygamberimize iftira atanlar, toplumu istedikleri yönde kullanma gücünü ne yazık ki elde etmişlerdir.
Elbette bunu yapanların mahşer günü yüzleri simsiyah olacak, Allah a ve elçisine attıkları iftiraların hesabını vereceklerdir. Bizlere düşen elde Kur’an, onu yine Kur’an ın açıklamalarından, verdiği örneklerden yola çıkarak, anlamaya çalışmak olmalıdır. Hepimiz hata yapabiliriz ama en az hata yapanlardan olmak istiyorsak, rivayet ve sanıdan uzak, yalnız Kur'an ın ipine sarılmalıyız, onu anlayarak ve düşünerek okumalıyız. Bunu başara bilenlere ne mutlu. ALLAH CÜMLEMİZİN YARDIMCISI OLSUN. ELDE KUR'AN, GERÇEKLERİ YAŞAYABİLMEK DİLEKLERİMLE.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK