KUR'AN A DAVET

 

 

 

AMACIMIZ HURAFEDEN, BATILDAN ARINMIŞ BİR İSLAM YAŞAMAKTIR. ONUN İÇİNDE REHBERİMİZ,  ALLAH IN KORUMASI ALTINDA Kİ, YALNIZ KUR'AN DIR.

YAZILARIMIN OLDUĞU DİĞER SİTELERİM.

 

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Takvim

 
Gerekli Linkler

 
DÖRT HALİFE DEVRİ VE DİNİN BÖLÜNMEYE BAŞLAMASININ NEDENLERİ.
Allah ın Elçisi, 40 yaşında görevini tebliğ almış ve 610–632 yılları arasında da aldığı görevi, başarı ile tamamlamıştır. Allah'ın Elçisi vefat etmeden önce kendisinden sonra, kendi görevini devam ettirecek hiç kimsenin ismini vermemiştir, yani din adına vekili yoktur. Çünkü Allah'ın Elçisi görevini, Allah dan almıştı. Onun içinde bu görevi kendisinden sonra, bir başkasına bizzat kendisi devretmesi de mümkün değildi. Allah ın Elçisinin ölümünden sonra, Müslüman topluma kimin lider olacağı konusunda, büyük tartışmalar yaşansa da, Hz. Ebubekir in ağırlığını koymasıyla, Kur'an ın önerdiği gibi seçimle ilk yönetici olarak seçilmiştir. Tekrar etmek istiyorum, toplumu yönetecek yönetici, başkan olarak seçildi, Allah'ın Rsulünün yetkilerine sahip olmadığı için, dini lider konumunda değildi. Hz. Ebubekir 632–634 yıllarında, uzun sayılmayacak kısa bir dönem halifelik görevini yapmıştır. Kur’an Resulün döneminde kayda alınmış, yazdırılmış ama vahiy devam ettiği için ciltlenmemişti. Allah'ın Resulünün vefatıyla, vahiy kapısı kapanmıştır. Kur’an ın ciltlenmesi görevi de, ilk halife Hz. Ebubekir e nasip olmuştur.
 
Dikkat ederseniz Allah'ın Resulünün vefatıyla ilk halife, Müslüman toplum tarafından Kur’an ın da emri olan, kendi yöneticinizi ehil insanlardan seçin ayetinin sonucu olarak, BİZZAT SEÇİMLE GÖREVE GELMİŞTİRSeçilen halife Resulün vekili değil, MÜSLÜMAN TOPLUMUN YÖNETİLMESİ ADINA GÖREVE GELMİŞTİ. Halife kelimesi günümüzde, vekili anlamında kullanılsada, Allah ın Resulünden sonra seçimle gelen ve adına haife ismi verilen kişiler, asla Allah'ın Resulünün vekili olamaz, çünkü böyle bir görevi ancak Allah verir.   Hz. Ebubekir, Allah'ın Resulünün hadis nakletme yasağını titizlikte kendi döneminde de takip etmiştir. Buna bir örnek vermek istiyorum.
 
(Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “SİZLER, PEYGAMBERDEN HADİS RİVAYET EDİYORSUNUZ VE BU HADİSLERDE İHTİLAFA DÜŞÜYORSUNUZ. SİZDEN SONRAKİLER İSE DAHA FAZLA İHTİLAF EDECEKTİR. Peygamberden hiçbir şey tahdis etmeyin. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”)
[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2–3]
 
Hz. Ebubekir in ölümünden sonra, yine seçimle Hz. Ömer başa gelmiş ve 634–644 yılları arası görev yapmıştır. Hz. Ömer in de aynı titizlikle, Kur’an ın dışından hadis nakledilme yasağını sürdürmüştür. 
 
"Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. ÖMER HALKTAN BERABERLERİNDE BULUNAN HADİS SAYFALARINI GETİRMELERİNİ İSTEDİ. SONRA BUNLARIN YAKILMASINI EMREDEREK ŞUNU SÖYLEDİ: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişnası’dır bunlar. "
[İbn Sad/Tabakat 5/140]
 
Hz. Ömer den sonra Hz. Osman yine seçimle halife olmuş ve 644–656 yıllarında görev yapmıştır. Hadis nakline Hz. Ömer de izin vermemiştir.
 
"HZ. OSMAN ÇOK HADİS NAKLETMELERİNDEN ÖTÜRÜ EBU HUREYRE’Yİ DEVŞ DAĞLARINA GÖNDERMEKLE, KAB’I KIREDE DAĞLARINA GÖNDERMEKLE TEHDİT ETMİŞTİR. " [Tahzırul Havas 10b. ]
 
En son halife, Hz. Ali de 656–661 yıllarında görev yapmış ve daha sonra siyasi anlaşmazlık ve menfaat çıkar çatışmaları yüzünden, devlet yöneticisi halife seçilememiştir. Hz. Ali döneminde de, Allah'ın Resulünün isteği doğrultusunda, hadis rivayet edilmesi yasaktı. TABİ TOPLUM İÇİNDE BU YASAĞIN NEDENİ, NE KADAR ANLAŞILABİLDİ VE NE KADAR UYGULANDI, ONU TAHMİN ETMEK, ZOR OLMASA GEREK. Hatırlatmak isterim, yazdıklarımın hepsi, rivayet yollarla günümüze ulaşmış bilgilerdir, doğruluğunu bizler Kur'an ile sorguladığımızda, bu bilgilerin ne derece doğru olabileceğini anlayabiliriz. YOKSA HEPSİ BİR RİVAYETTİR VE DİNİN ASLİ UNSURU ASLA OLAMAZ, BUNU HATIRLATMAK İSTERİM. Bu rivayetleri örnek vermemin nedeni, rivayet hadisleri dinin asli unsuru yaparak, İslam'ı yaşayanların düşünmesine vesile olmaktır amacım.
 
"HZ. ALİ’DEN RİVAYET EDİLDİĞİNE GÖRE O YANINDA YAZILI SAHİFELER BULUNAN KİMSELERİ, BUNLARA MÜRACAAT ETMEKTEN SAKINDIRMIŞ VE “SİZDEN ÖNCEKİ İNSANLAR, RABB’LERİNİN KİTABINI TERK EDEREK ÂLİMLERİNİN SÖZLERİNE UYDUKLARI İÇİN HELAK OLMUŞLARDIR” DEMİŞTİR. " [İbn Abdilberr, 108]
 
"Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “YANINDA HADİS SAYFALARI BULUNANLAR GİDİP ONLARI YOK ETSİNLER. ZİRA HALKI HELAK EDEN OLAY, ÂLİMLERİN NAKLETTİKLERİ HADİSLERE UYARAK KURAN’I TERK ETMELERİDİR.”  İbn Abdülberr, Camiul Beyanil İlm 
 
Ne yazık ki Hz. Ali den sonra ALLAH'IN RESULÜNÜN, DİNİN KUR’AN MERKEZLİ YAŞANMASI EMRİ TERK EDİLDİ. Dört halife devrinde bile, Resulün en yakınlarına yapılan saldırı ve ölüm, engellenememiş ise, dört halife devrinden sonraki İslam toplumlarının halini, düşünmek bile istemiyorum. DÖRT HALİFE DEVRİ KISMENDE OLSA DEMOKRASİ VE CUMHURİYET DEVRİYDİ. ÇÜNKÜ YÖNETİCİLER SEÇİMLE GELMİŞTİ. DAHA SONRA NE YAZIK Kİ KUR’AN'IN, YÖNETİCİLERİNİZİ EHİL İNSANLARDAN SEÇİNİZ HÜKMÜ GÖRMEZDEN GELİNEREK, ÜSTÜ ÖRTÜLEREK, SALTANAT DEVRİ BAŞLADI. NERELERE KADAR GİTTİĞİNİ HEPİMİZ ÇOK İYİ BİLİYORUZ.
 
Allah'ın Resulünün döneminde mezhep yoktu, toplum dinde Allah'ın hükmüne uyarak bölünmemişti. Müslümanlar bir sorusu olduğunda, Allah'ın Resulüne danışıyorlardı. Ellerinde Kur’an olduğu halde, Resule sormak, danışmak daha kolaylarına geliyordu. Allah'ın Resulüde Allah ın ayetlerinden yardım alarak, gerekli bilgileri topluma veriyordu. ÇÜNKÜ ALLAH AYETİNDE DE BİLDİRDİĞİ GİBİ, KULLARIMA YALNIZ KUR’AN İLE HÜKMET EMRİ VERMİŞTİ. Dört halife devrinde de, Resulün/Elçinin hadis nakli yasağı devam ediyordu. BU YASAĞIN ASIL AMACI, TOPLUM İLE KUR’AN'IN BAĞININ TAM OLARAK KURULMASI, ARAYA TOPLUMUN VAZGEÇEMEDİĞİ ATALAR DİNİNİN KARIŞTIRILMAMASI VE BÖYLECE DİNE, BATIL RİVAYET VE SANI BİLGİLER GİRMEMESİ AMAÇ EDİNİLMİŞTİ. TOPLUM KARŞILAŞTIKLARI PROBLEMLERİNİ, EMİN OLMADIKLARI BİLGİLER IŞIĞINDA DEĞİL, KUR’AN'A DANIŞARAK ÇÖZMELERİ AMAÇLANIYORDU. 
 
TOPLUMUN ATALARININ İNANCINDAN KOLAY KOLAY KURTULAMAMASI, KUR’AN A GEREKLİ ÖLÇÜDE BAŞVURMA ALIŞKANLIĞI SAĞLANAMADIĞINDAN, MUTLAKA BİRİLERİNE DANIŞMA, ONLARIN SÖZLERİYLE İSLAM'I YAŞAMA ALIŞKANLIKLARI DEVAM ETMEKTEYDİ. Hâlbuki Allah'ın Resulü ve dört halife devrinde, toplum hurafe ve batıldan uzak tutulmaya çalışılmıştı. Bunun amacı, TOPLUM İLE KUR’AN I BULUŞTURMAK, BEŞERİ ARACILARI, ATALARININ BATIL İNANÇLARINI ARAYA SOKMADAN, İSLAM I YAŞAMAKTI AMAÇ. Dört halife devrinin de sona ermesi ile toplumun bu zaafı, bazı liderlik hevesinde olan çıkar çevreleri tarafından, yavaş yavaş kullanılmış ve içten içe fırkalar, bölünmeler din adına farklı anlayışlar, yollar oluşturulmaya başlanmış.
 
Mezhep izlenen, takip edilen yol anlamındadır. MEZHEPLER DİN DEĞİL, DİNİ LİDER KABUL EDİLEN KİŞİNİN, KUR’AN I, İSLAM I ANLAMA VE YORUMLAMA ŞEKLİDİR. Yani din değildir. Onun içindir ki Allah bizlerin mezheplere, fırkalara bölünerek, dini birilerinin anladığı gibi anlamamızı, yaşamamızı yasaklamıştır.  Çünkü bu yolla bir kişinin yaptığı yanlış, milyonlarca insanında da aynı yanlışı yapması demekti. KİTAP EHLİ BU YANLIŞI YAPTIĞI İÇİN KUR'AN İNDİRİLMİŞ VE YAPTIKLARI BU HATALAR KUR'AN'DA ÖRNEK VERİLEREK, BİZLERİN ATALARIN RİVAYET İNANÇLARINDAN UZAK KALMAMIZ SAĞLANMAYA ÇALIŞILMIŞTIR.
 
Allah Resulüne danışılmasını emretmişti Kur'an da, çünkü Resul Allah ın kontrolündeydi. Allah'ın Resulünün vefatından sonra, Allah'ın korumasında kuşku duymadan güveneceğimiz hiç kimse kalmamıştır, KUR'AN'DAN BAŞKA. ÇÜNKÜ ALLAH, KUR'AN'I BEN KORUYORUM DİYOR. BU DURUMDA GÜVENECEĞİMİZ TEK KAYNAĞIN, KUR'AN OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Allah bizlere gönderdiği dini, gönderdiği kitabı bizzat bizlerin okuyup, özellikle düşünmemizi ister. Açıkça sizleri Kur’an dan imtihan ediyorum der. ONUN İÇİNDİR Kİ ALLAH, ALLAH'IN RESULÜNDEN SONRA, ASLA BİZLERİN BİRİLERİNİN GÖLGESİNDE, YA DA DİREKTİFLERİYLE İSLAM'I ANLAMAMIZI VELİLER, ŞEYHLER EDİNEREK KAYITSIZ ŞARTSIZ ONLARIN İZİNDEN GİTMEMİZİ VE YAŞAMAMIZA İZİN VERMEZ.
 
Aslında Resulün vefatından sonra, küçükte olsa dinde bölünmeler, fırkalara ayrılmalar, gizliden gizliye başlamış olduğunu görüyoruz. Dört halifenin sona ermesinden sonra, gizli fırkaların artık açıkça su yüzüne çıktığını ve bu gurupların toplumu din adına yönetmeye başladıkları anlaşılıyor.  RESUL HADİS NAKLİNİ YASAKLADIĞI HALDE, BU DEVİRDE HADİS TOPLAMA YARIŞININ BAŞLADIĞINI GÖRÜYORUZ. Kütüb-ü sitte den dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum.
 

6468 - UBEY İBNU KA'B RADIYALLAHU ANH ANLATIYOR: "RESULULLAH ALEYHİSSALATU VESSELAM İLE BERABERKEN BİZ ASHABIN HEDEF VE GAYESİ TEK İDİ. O VEFAT EDİNCE, KİMİMİZ ŞÖYLE, KİMİMİZ BÖYLE BAKTI (hedefler ayrıldı)."

 
Toplum içinde büyük guruplara hitap eden, mezheplerin ortaya çıkması, Resulün vefatından, 150-200 yıl sonra ortaya çıkmaya başladığı rivayet ediliyor. Tam bir tarih vermenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Tabi küçük guruplara, fırkalara ayrılmanın, dört Halife döneminin sona ermesi ile başladığını söylersek, yanlış olmaz. Hanefi mezhebi kurucusu olduğu söylenen Âlim İmamı Azam, sağlığında hiçbir mezhep ya da fırkaya tabi olmamış ve SAĞLIĞINDA DA, KENDİSİ BİR MEZHEP KURMAMIŞTIR. ÖĞRENCİLERİ ÂLİM HOCANIN YAZILARINI TOPLAMIŞ VE BÖYLECE TOPLUM ARASINDA, KENDİ İSMİYLE ANILAN BİR MEZHEP OLUŞTURULMUŞTUR.
 
Allah ve Elçisi, tüm Müslümanları yalnız Kur’an ın ipine sarılmasını ve onu başucu rehberi yapması için, asla başka kaynaklara yönlendirmemiş ve İslam'ı yalnız Kur’an merkezli yaşamamız için, önlemler almıştır. NE YAZIK Kİ BU GERÇEĞİ, NE RESULÜN DEVRİNDEKİ MÜSLÜMANLARIN GENEL ÇOĞUNLUĞU, NEDE RESULÜN VEFATINDAN SONRAKİ TOPLUMLAR, GEREĞİ GİBİ ANLAYAMAMIŞ, KUR’AN I DANIŞILACAK BİR REHBER YAPMAK YERİNE, DANIŞILACAK VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER ARAMIŞLARDIR. 
 
Bugün bizlerde günümüzde, geçmişte yapılan yanlışları tekrar ediyoruz ve onların yaptığı hatalara düşerek, İslam'ı Kur’an merkezli anlamak ve yaşamak yerine, günümüze ulaşan ama bu sözlerin sahibine ait olduğuna dahi emin olamayacağımız, yüzlerce yıl öncesinden rivayet edilen bilgilerle Kur’an ı anlamaya çalışıyoruz. Allah emin olmadığın bilgilerin ardına sakın düşmeyin diye uyardığı halde. BUGÜN BİZLER GELENEKSEL İSLAM ANLAYIŞINDA KUR’AN I DEĞİL, BİZDEN YÜZLERCE YIL ÖNCEKİ TOPLUMLARININ, KUR’AN DAN NE ANLADIĞINI, DİNİ NASIL YAŞADIKLARINI, MEZHEPLERİN RİVAYET BİLGİLERİN FIKIH ANLAYIŞLARI İLE ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ.  Böyle olunca da yüzlerce yıl önceki toplumların ilmi ışığında, Kur’an ı anlıyoruz ve dinde bölünüyoruz, parçalanıyoruzSizce Allah İslam'ı, böyle yaşamamızı ister mi? Tekrar hatırlatmak istiyorum Allah ayetinde, EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN, hesabını sorarım diye bizleri uyarıyordu. Lütfen unutmayalım Allah, SİZE İNDİRDİĞİM KUR'AN YETMİYORMU DİYE TÜM KULLARINI UYARIYOR. BU AYET KİTAP EHLİNE İNDİRİLMİŞTİR DİYEREK, ÜSTÜMNÜZE ALINMAZSAK, ALLAH'IN BAZI AYETLERİNE İMAN EDİP, BAZILARINA İMAN ETMİYORUZ DEMEKTİR.
 
Allah kullarına yemin ederek, kolaylaştırdığını söylediği Kur’an dan imtihan ettiğini söylemiştir. Çok net hükümlerinide verip, anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye hiç bir eksik bırakmadık nice örneklerle açıkladık diyede belirtmiştir. Sizce en garantili yol, imtihan olduğumuz Allah'ın ipine sıkı sıkı bağlanıp, onun yolundan gitmek değiş midir? Bizler Kur’an dan imtihan ediliyorsak, gelin emin olmadığımız bilgilere değil, Kur’an ın İPİNE sarılalım.
 
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK