Sayın Nihat Hatipoğlu, yazılarını yazdığı gazetenin köşesinde, günümüz İslam batağının acıklı halini savunmak ve topluma anlattığı rivayetleri, doğruluğundan asla emin olamayacağımız sözleri, bilgileri aklamak adına DİNİ BÖYLE BOZACAKLAR başlıklı bir makale yazmış. Bu makaleden alıntılar yaparak, sizleri konu hakkında düşünmeye davet etmek istiyorum.
“Önümüzdeki yıllarda radikal oluşumları tetikleyecek ve İslam âlemindeki ayrışmayı daha da derinleştirecek din merkezli projeler hız kazanacaktır. Bu projelerin Müslüman halkın geneline etkisi cılız olacaktır belki ama dinden rahatsız olup dine karşı dini kullanan Müslüman görünen kitle ile oryantalizmin maşası olan bazı kesimlerde etki bırakacağı kesindir.”
Sayın Hatipoğlu, İslam toplumunda bazı oluşumların hareketinden bahsediyor. Bu oluşumların, dinde olan ayrışmayı daha da derinleştireceği uyarısını yapıyor. İlginç olan bu tür bahsettiği oluşumların, ayrışmayı derinleştirecek olduğunu söylemesidir. Peki, bu proje neymiş, burası çok önemli, gerçekten ayrışmayı mı sağlıyor, yoksa bölünmüşlüğü birleştirme, tek bir kitap altında buluşmaya mı davet ediyor. Çünkü bu kişilerin Müslüman görünüp, dini kullandıklarından bahsediyor. Burası önemli. Sayın Hatipoğlu, karşı olduğu projenin ana başlıklarını makalesinde sayıyor ve kendi düşüncesi doğrultusunda, bu projenin İslam düşmanları tarafından oluşturulmak istendiğinden bahsediyor. Başlıkları yazalım önce.
1. Kur’an İslam ı. 2. Peygambersiz İslam projesi. 3. Hadisleri uydurma projesi. 4. Mezhep düşmanlığı projesi. 5. Tasavvuf düşmanlığı projesi.
Şimdide konuları açalım, acaba bu projeler gerçekten Allah ın emirlerine muhalif sözleri, düşüncelerimi içeriyor. Eğer Kur’an ın onayını almıyorsa, elbette bu oluşumlarla asla işimiz olmaz. Ama önce Sayın Hatipoğlu nun İslam ı nasıl anladığına, izlediği yola bir bakalım aynı makalede, bakın ne diyor.
“Sağlıklı, donanımlı, toleranslı, sağlam ilkelere dayanması ne istediği belli olan, kendini kullandırmayan bir dini anlayış, İslam üzerine operasyon icra eden tarafları daima rahatsız eder. Kur'an-ı Kerim, sünnet (Hz. Peygamber (s.a.v.) söz ve eylemleri) ve siyret (Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatı) ve sonraki dönem âlimlerinin TECRÜBELERİ BİZİ FIRTINADA LİMANA ULAŞTIRACAK ŞER'İ, HUKUKİ- DİNİ- VİCDANİ METOTTUR. Bunun dışındaki her proje defoludur, şaibelidir ve dini tahrip etmeye yöneliktir.”
Gerçektende SAĞLAM İLKELERE DAYANAN HER SÖZ, BİLGİ, İNANÇ VE DÜŞÜNCE GÜÇLÜDÜR, hiçbir bilgi, gurup, oluşum tarafından yok edilemez. Peki, Allah ın bizlere ulaştığı mesajları, kanun ve hükümleri, bizler için gereği gibi SAĞLAM İLKELER İÇERMİYORMUDA, BİZLER FARKLI KAYNAKLARDAN YARARLANMAYA, BİLGİLER ALMAYA ÇALIŞIYORUZ. Lütfen bu soruyu kendimize soralım. Eğer doğru cevabı veremezsek nefsimize, mutlaka birilerinin, hatta kişisel çıkarları için bizleri kullananların tuzağından, asla kurtulamayız. Allah ın dinini ellerimizle bozarız, batılın ellerine teslim oluruz. Allah ne diyordu Kur’an ayetleri için? HADİ BİR BENZERİNİ GETİRSİNLER BAKALIM. HÂŞÂ YOKSA KUR’AN IN BENZERİ BİR KAYNAK, BULAN MI VAR ARAMIZDA?
Gelelim Sayın Hatipoğlu nun İslam ı anlamaya, öğrenmeye çalıştığı kaynaklara. Sünnet kelimesi izlenen yol demektir ki, KUR’AN DA ALLAH IN SÜNNETİNDEN, YANİ İZLENECEK YOLUNDAN BAŞKA HİÇBİR YOLA SAPILMAMASI EMRİNİ BİZZAT, BİRÇOK AYETİNDE ALLAH VERİYOR. Sakın emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım, yalnız Kur’an ın ipine sarılın, güvenilecek kaynak yalnız Kur’an dır diyor. Çünkü Allah, Kur’an ı kendi koruması altına aldığı açıklamasını yapıyor. Hemen soralım güvendikleri, fırtınalı bir havada limana ulaştıracaklarını söyledikleri bilgileri, kimler koruyor da, bizler güvenebiliyoruz bu sözlere? Çok daha açık bir şekilde Rabbimiz, SİZLERİ KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM diyerek, Kur’an ın dışından tüm kaynaklara kapıyı kapatmıştır. Daha da açık bir şekilde bizleri uyarıp, Kur’an ın sınırlarını aşmayın, kâfirlerden olursunuz diyor.
Allah birçok ayetinde, elçisini özellikle devreye sokarak, deki onlara diyerek, HÜKMÜN YALNIZ KENDİSİNE AİT OLDUĞU, HÜKMÜNE KİMSEYİ ORTAK ETMEDİĞİNİ, ELÇİSİNİN YALNIZ VAHYE YANİ KUR’AN A UYDUĞUNU, PEYGAMBERİMİZİN GÖREVİNİN, YALNIZ APAÇIK DUYURMAK, TEBLİĞ ETMEK OLDUĞUNU, ONLARCA AYETİNDE BİZLERE BİLDİRİYOR. Buradan da apaçık ortaya çıkan, Allah ın sünnetiyle, elçisinin sünnetinin farklı olmadığı ortaya çıkıyor.
Allah elçisinin, bizler için güzel bir örnek olduğunu söyler. Lütfen bu sözü doğru anlayalım. Allah ın elçisi dinde Allah ın ortağı değil, KUR’AN I HAYATINA EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE GEÇİRMİŞ, BİZLERE YAŞAMIYLA ÖRNEK BİR İNSANDI. Yoksa Kur’an ın bahsetmediği konularda, dinde hükümler koyan değildi. Hakka suresi 44 ve 46. ayetlerinde Allah, elçisine böyle bir şey yapmaya kalksaydı, bakın ne yapardık diyor. “EĞER RESULÜM BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. “
Sayın Hatipoğlu nun, İslam ı anlamak ve yaşamak adına faydalandığı bilgiler için ne diyordu hatırlayalım. “SONRAKİ DÖNEM ÂLİMLERİNİN TECRÜBELERİ, BİZİ FIRTINADA LİMANA ULAŞTIRACAK ŞER'İ, HUKUKİ- DİNİ- VİCDANİ METOTTUR” Ne yazık ki bu düşünce İslam ı böldü, biz Müslümanları Allah ın yolundan saptırdı, Kur’an dan uzaklaştırdı ve birbirimize düşman yaptı. Peygamberimizden sonra yaşamış Âlimlerin tecrübeleri, koydukları beşeri kural ve kanunların bizleri fırtınada, limana ulaştıracak en doğru bilgiler olduğunu açık yüreklilikle söyleyebiliyor. İlginçtir bu bilgilerin ve sözlerin bahse konu kişilere ait olduğundan dahi emin olamayız. Hemen sormamız gerekmez mi, SAYIN HATİPOĞLU NU KUR’AN FIRTINADA, SAKİN BİR LİMANA ULAŞTIRMAYA YETMİYOR MU? Allah ın bilgileri bizlere yeterli gelmiyor da, beşerin bilgilerine muhtaç mı kalıyoruz. Hatırlayınız Allah Ankebut 51. ayetinde ne diyordu. “KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?“ Şükürler olsun bana yetiyor. Karar ve yorum elbette sizlerin, herkes imtihanını bizzat KUR’AN DAN kendisi verecektir. Gelelim karşı çıktığı Kur’an İslamcılığına. Bakın ne diyor Sayın Hatipoğlu.
“Görünüşte hiçbir Müslüman'ı rahatsız etmeyecek bir başlık. Ama iş anladığınız gibi değil. Bu sözün açılımı şudur; 'Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatını, hadislerini yok sayacak' bir İslam projesi. İki yüzyıldır oryantalistlerin meşhur projesidir bu. Kur'an İslam'ı projesi, zannettiğiniz gibi Kur'an'ı okuyup onun mesajını hayata yaymak anlamı taşımıyor. Tam aksine Kur'an ayetlerini diledikleri gibi yorumlayacak ve 'paralel bir din' kuracaklardır. “
Başlığa itiraz edilmiyor ama devamındaki sözler dikkat çekici. Peygamberimizin hayatını hiçbir Müslüman yok sayamaz. Allah ın ayetlerinide hiç kimse, kendi nefsine göre yorumlayamaz. Bunu yapan her kim olursa olsun, Allah ın yolundan sapmış demektir. Peygamberimizin hayatı, giydiği kıyafetlerin, sevdiği yemeklerin, kültür ve geleneklerinin din olmadığı, ONUN HAYAT GÖRÜŞÜ, DAVRANIŞLARI VE KUR’AN I YAŞAMINA NASIL GEÇİRDİĞİDİR BİZLERE ÖRNEK OLUŞU. Hadis yani sözlerini de elbette asla yok sayamayız. Ama doğru olup olmadığını, araya din düşmanlarının nifak sokup sokmadığını mutlaka araştırmalıyız. Bunu yaparken de referansımız yalnız Kur’an olmalıdır. Çünkü peygamberimiz, Allah ın hadisleri/sözleri dışında dine asla ilaveler yapmadığını, yalnız Kur’an ı hayatına geçirdiğini yine Kur’an dan öğreniyoruz. KUR’AN IN MUHKEM AYETLERİ ASLA YORUMLANAMAZ. YORUM, ANLAMI AÇIK OLMAYAN SÖZLER İÇİN YAPILIR. Bugün mezhepler, cemaatler ve tarikatlar, ayetleri kendi hurafe inançları doğrultusunda yorumladıkları için, farklı anlatılıyor böylece ayetler yanlış anlaşılıyor. Paralel din Kur’an mezhepler, tarikatlar ve cemaatlerdir. Bunun acıklı örneğini yakın zamanda gördük. Toplumun üzerine kurşun sıkan, halkına zulüm eden bir zihniyet, sizce İslam ı nasıl anlayan ve yaşayan bir zihniyetti?
PEYGAMBERİMİZ KUR’AN IN DIŞINDAN, TEK BİR KELİME BİLE SAĞLIĞINDA YAZDIRMAMIŞ VE TOPLUMA BUNLARADA UYACAKSINIZ ŞEKLİNDE BİR SÖZ SÖYLEMEMİŞTİR. Günümüze ulaşan ve Peygamberimizin hadisleridir dedikler sözler hakkında, Allah ın elçisinin hiç bir bilgisi yoktur ve onun emriyle, izniyle yazılmamıştır. Onun içindir ki günümüzdeki hadislerin tamamı, peygamberimizin ümmetine hitabıyla başlamaz, bir rivayete göre diye başlar. Birkaç kişinin nakliyle konu anlatılır. Peygamberimizin sözleridir diye öne sürdükleri sözlerin, elbette bir kısmının bizzat onun sözleri olma ihtimali vardır ama bunlar dine hüküm koyan konular değildir, çünkü Kur’an buna izin vermez. Eğer dini yaşamak adına, bizlere Kur’an yeterli gelmeseydi, Allah ın elçisi sağlığında bazı bilgileri, tıpkı Kur’an ayetlerini kayıt altına aldırdığı gibi yazdırmaz mıydı? Elbette yazdırırdı. HÂŞÂ Allah ın elçisinin düşünemediğini, yaklaşık 200–250 yıl sonra, birilerinin mi aklına geldi de hadis toplanmaya, yazdırılmaya başlandı.
PEYGAMBERSİZ, YANİ LİDERSİZ BİR DİN ASLA OLAMAZ. AMA ALLAH IN VERMEDİĞİ YETKİ VE SORUMLULUKLARI, BİZLER ALLAH IN ELÇİSİNE VERMEYE KALKARSAK, YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARDAN HİÇBİR FARKIMIZ KALMAZ, ONLARIN DÜŞTÜĞÜ SAPKINLIĞA BİZLERDE DÜŞERİZ. Lütfen Kur’an dan, Allah ın elçisine verdiği görev yetki ve sorumluluklarını okuyunuz. https://kuranadavet1.wordpress.com/2020/08/17/allah-in-elcisine-verdigi-gorev-yetki-ve-sorumluluk/
İlginçtir, ne peygamberimiz zamanında, nede dört halife devrinde, peygamberimizin yasaklaması nedeniyle, hadis yazımı ve nakli yapılmamıştır. Peygamberimizin ölümünden yaklaşık 200–250 yıl sonra, İslam ın bölünmesi ve mezheplere ayrılması ile hadis toplama ve yazma seferberliği başlamıştır. İlginçtir o dönemde, yaklaşık mezheplerin 500 civarında hadis topladıkları rivayet edilir. Ama hadis sayısı her ne hikmetse yıllar geçtikçe çoğalmış ve günümüzde neredeyse milyonu bulmuştur. Hepside bir rivayete göre başlar, araya girmiş kişilerin nakliyle bizlere ulaşır. SİZCE BU BİLGİLER IŞIĞINDA DİN YAŞANIR MI? YAŞANIRSA NE DERECE SAĞLIKLI OLUR?
Mezhep konusuna gelince. Mezhep bildiğiniz gibi, kelime anlamı olarak izlenecek yol anlamına gelir. KUR’AN DA TEK BİR MEZHEP VARDIR, ODA ALLAH IN MEZHEBİ YANİ ALLAH IN YOLUDUR. Çok daha ilginci Allah Kur’an da, İmanınızı yaşarken dinde sakın bölünmeyin, dinden saparsınız diye bizleri uyarmıştır. Din simsarcıları ise, hükümranlıklarını, saltanatını sürdürebilmek için, Allah ın yasaklamasına rağmen, dinde bölünmenin sakıncasının olmadığı, bir zenginlik olduğunu söyleyebilmektedirler.
Tasavvuf konusu ilk zamanlar, masum düşüncelerle dine sokulmuşsa da, daha sonra bu edebiyat akımı mezhepler ve dinde bölünmüş cemaat ve tarikatlar tarafından kullanılmıştır. Tasavvuf bir konuyu anlatırken, kelimeleri, sözcükleri süsleyerek, cazip hale getirerek anlatan felsefi bir sanattır. KUR’AN AYETLERİNİN SÜSLENEREK, CAZİP HALE GETİRİLEREK ANLATILMASINA YANİ TASAVVUF SANATINA ASLA İHTİYACI YOKTUR. Çünkü Kur’an düşünerek, akılla anlaşılan bir rehberdir. BİLİMSEL KİTAPLAR TASAVVUFLA ANLATILMAZ. Ne peygamberimiz devrinde, nede dört halife devrinde, İslam böyle bir yöntemle anlatılmaya çalışılmamıştır. Yüzlerce yıl sonra dinin mezheplere, hatta tarikatlara, cemaatlere bölünmesi sonucu, gurup ve toplumların etkilenmesi adına başvurulmuş bir yöntemdir. Bunun iyi ve güzel tarafı da olduğu gibi, yanlışları, batıl ve hurafeyi gizlemek ve örtmek adına da kullanılması tehlikesi vardır. Böylede olmuştur.
Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Yalnız Kur’an ın ipine sarılmayıp, emin olamayacağımız bilgilere de sarılırsak, asla hesabını verenlerin safında olamayacağımızın lütfen farkında olalım. Dilerim cümlemiz Kur’an ın sınırlarını aşmayan, KUR’AN MÜSLÜMANI OLAN, Rabbin halis kulları arasında oluruz.
Muhammed 2–3: İman edip iyi amel işleyenlerin ve RABBLERİ TARAFINDAN HAK OLARAK MUHAMMED'E İNDİRİLENE İNANANLARIN GÜNAHLARINI ALLAH ÖRTMÜŞ VE HALLERİNİ DÜZELTMİŞTİR. Bunun sebebi, İNKÂR EDENLERİN BÂTILA UYMALARI; İNANANLARIN DA RABBLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR. İşte Allah, insanlara kendileriyle ilgili durumları böyle örnek vermektedir. (Bayraktar Bayraklı meali)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK